17 Eylül 2009 Perşembe

Çocuklarda soğuk algınlığı ve öksürük ilaçlarının kullanımı

Geçtiğimiz günlerde İngiltere'de, çocuklarda soğuk algınlığı tedavisinde kullanılan çok sayıda ilacın piyasadan çekilmesi haberi aileleri oldukça telaşlandırdı. Bu konuda yetkililerin yaptığı açıklamada, özellikle 2 yaşın altındaki çocuklarda ,bu ilaçlar kullanıldığında doz aşımı halinde önemli yan etkilere neden olabileceği ve doz ayarlarının yapılması gerektiği bildirildi.Çocuklara ateş düşürücü olarak parasetamol veya ibuprofenin verilmesi gerektiği de eklendi.

Ülkemizde de benzer birçok ilaç bulunmaktadır. Sözü edilen yan etkiler genellikle bu ilaçların birden fazlasının bir arada veya fazla dozlarda alımıyla ilgilidir.Bu nedenle ailelerin kontrolsüz ilaç kullanmamaları, hekimlerin de bu konuda dikkatli olmaları,ilaç kullanımı gerektiğinde uygun dozda ilaç önermeleri gerekmektedir.

Aynı konuda bir diğer açıklama da FDA (ABD Gıda ve İlaç Dairesi)nın Ocak 2008 de yayınlanan ve Nisan 2008 de güncellenen bildirisidir.

FDA, 2 yaş altındaki çocuklarda soğuk algınlığı ve öksürük ilaçlarının, potansiyel ciddi yan etkileri nedeniyle kullanılmaması gerektiğini bildirmektedir.Bu gibi ilaçlarla oluşabilecek nadir ama ciddi yan etkiler vardır.Bu ilaçlar 2 yaş altındaki çocuklarda konvülziyon,kalp atım hızında artma,bilinç bulanıklığı ve hatta ölüme neden olabilirler.Bu ilaçlar sadece şikayetleri azaltmaya yönelik olup,hastalığı tedavi etmemektedir,ayrıca 2 yaş altı çocuklarda etkinlik ve güvenirliliği gösterilmemiştir.

FDA nın son bildirisinde ise 2-11 yaş arasındaki çocuklarda bu ilaçların kullanımı gözden geçirildi.Bu öneriler şunlar:

*Bu ilaçların hastalığı tedavi etmediği ve soğuk algınlığı süresini kısaltmadığı bilinmektedir.Bu ilaçlar sadece şikayetleri azaltmaya yönelik olarak verilirler.

*Doktorun önerdiği dozlarda ve doz aralıklarında verilmelidir.

*Soğuk algınlığı ve öksürük ilaçlarında genellikle birden fazla etken madde bulunur,aynı ya da benzer aktif maddeleri içeren birden fazla ilaç kullanılırsa çocuğa çok fazla ilaç verilmiş olacaktır.

*İlaç verirken sadece ilaç vermede kullanılan ölçülü kaşıklar kullanılmalıdır.Aksi takdirde yanlış miktarda ilaç verilebilir.

Sevgili anne babalar çocuklarınıza ilaç verirken mutlaka doktorunuza danışın,böylelikle ilaçların olumsuz yan etkilerinden değil de olumlu etkilerinden yararlanın.

Kaynak: ( FDA Patient Safety News,2008 ; Medical Tribüne, Nisan 2008.)

Görüşmek üzere...

Grip-İnfluenza virüsüne karşı korunma

Merhaba ;

Daha önceki yazılarımda nezle-grip farkı ve korunmak için bireylerin alacağı önlemlere değinmiştim. Bugün gripten korunmak için etkili bir yöntem olan aşılamaya vurgu yapacağım.

Grip etkeni influenza virüsleridir. Bu virüsler vücudumuzda onları tanımalarını sağlayan antijenlerini sürekli değiştirirler, her yıl olan küçük çaptaki değişikliklerde vücut daha önce kazandığı bağışıklık durumuna göre kendini bir ölçüde koruyabilir, büyük çaptaki antijen değişiklikleri yaklaşık 10 yılda bir olur ve salgınlara yol açar.Yeni bir salgının yakın olduğu konusunda uyarılar vardır.Salgının bir yıldan az bir sürede tüm dünyaya yayılması ve dünya nüfusunun yüzde 25'nin salgından etkilenmesi beklenmektedir.

Bulaşma yolları- öksürme hapşırma ile havaya yayılan damlacıkların solunum yolu ile alınmasıyla, doğrudan temasla kısa süre önce hasta kişilerin burun boğaz salgılarıyla kirlenen maddelerle temas sonucu insandan insana bulaşır.

Belirtileri- Ani başlayan yüksek ateş, üşüme titreme, baş ağrısı, halsizlik, kas ağrıları,balgamsız öksürük olur. Daha sonra boğaz ağrısı, burun akıntısı gibi solunum yolu bulguları belirginleşir. Karın ağrısı, bulantı, kusma, gözlerde kızarma, baldır ağrısı ortaya çıkabilir. Hastalık 5-7 gün sürebilir, küçük bebeklerde komplikasyon olarak zatüre, krup, bronşiyolit ortaya çıkabilir.

Tedavi- Antibiyotikler yararsızdır. Ateş düşürücü, burun açıcı, öksürük ilaçları, bol sıvı dinlenme gibi destekleyici tedavi verilir.

Korunma- Korunmada en etkili yol el yıkamadır. Çocuklara su ve sabunla 30 sn el yıkamaları teşvik edilmelidir. Böylelikle hasta kişilerin salgılarının ağız burun giriş yollarına bulaşması önlenir. Öksürük hapşırmada ağzın kapatılması, maske takmaları damlacık yoluyla bulaşmayı azaltır. Kapalı sigara içilen ortamlardan kaçınılmalı,kuru havaya önlem olarak soğuk buhar makineleri uygulanabilir.Dengeli ,protein enerjiden zengin ,çinko,vitaminden zengin beslenme ,düzenli uyku gerekli aşıların yaptırılması bağışıklık sistemini güçlendirir.


İnfluenza aşısının değişen içeriği nedeni ile her yıl sonbahar kış aylarında tekrarlanması gerekir. Gebeliğin ilk 3 ayı, 6aydan küçük çocuklar ve şiddetli yumurta alerjisi olanlar hariç herkese güvenilir bir şekilde uygulanabilir.

Su kirliliği ve çocuk sağlığı

Merhaba;

Yeryüzündeki su kaynaklarının zamanla azalması,dünya nüfusunun giderek artmasına bağlı olarak su tüketiminin artması,suların ve su kaynaklarının çeşitli nedenlerle kirlenmesi yaşamı giderek zorlaştırmaktadır.

Endüstri kuruluşlarının artıklarını arıtmadan akarsulara vermesi, atıkların , deterjan kalıntıların yağmur sularına karışması yer altı sularının kirlenmesine neden olmaktadır.Su kirliliğini oluşturan diğer etmenler lağım suları,petrol atıkları,nükleer atıklar,kimyasal kirleticiler,tarımda verimi artırma amacıyla kullanılan doğal ve yapay maddeler,tarım ilaçları,radyoaktif atıklardır.

Su kirliliği insanları pek çok yolla etkileyebilir.Çocuklar kilogram başına erişkinlerden daha fazla su tükettikleri için daha fazla etkilenmektedir.Hamile anneler de sudaki kirleticilere maruz kalırsa bunlar vücutlarında birikir ve fetusu etkiler.Balıklarda bulunan metilciva, PCB gibi maddeler yıllar sonra bile vücutta saptanabilir.

Su kirliğine yol açan etmenler:

Biyolojik ajanlar:Sularda hastalık yapan mikroorganizmalar olabilir.Bunlar dizanteri,kolera,giardia,hepatit A,rota gibi çeşitli hastalıklara yol açar.

Kimyasal ajanlar:Arsenik,krom,kurşun,metilciva gibi ağır metaler suyla alınıp vücutta birikerek toksik etkilere neden olur.

Pestisitler:Tarımda kullanılan pestisitlerin çevrede uzun süre bozulmadan kalması,biyolojik parçalanımlarının yavaş olması,ayrıca izin verilmeyen bazı klorlu pestisitlerin kullanılması çevre ve su kirliliği açısından önem taşımaktadır.Canlılar üzerindeki etkileri anne karnında başlamakta, düşüklere veya yenidoğanda kan,karaciğer ve kas hastalıklarına neden olduğu saptanmıştır.

Çevre ve su kirliğine karşı alınması gereken önlemler:

*Kaynağı belirsiz,hayvan dışkısıyla bulaştığı şüphe edilen suları kullanmayın
*Havuz ve su parkları,kaydırakları gibi eğlence amaçlı su kullanımı öncesinde duş alın
*Yüzerken su yutmayın
*Kimyasal maddeleri kullanıldığı sanayi kuruluşlarının yakınlarında çocuklarınızın oynamsına izin vermeyin.
*Kurşun boru ya da bağlantı olduğunu bildiğiniz tesisatlarda yemek yaparken ,mama hazırlarken sıcak su musluğundan gelen suyu kullanmayın,soğuk su musluğunu birkaç dakika akıttıktan sonra suyu kullanın
*Hamile ve doğurgan çağdaki kadınlar organik civa içeriği yüksek olabilecek kılıç balığı,ton balığı,uskumru gibi büyük balıkları tüketmekten kaçınmalı,çocuklar ve emziren anneler ise bu tür balıkları haftada 1 öğün ile(200 gr.) sınırlamalıdır.
*Dört aydan küçük bebeklere mama hazırlanması gerekiyorsa,bunun için nitrat içeriği düşük olan sular kullanılmalıdır.

“Balık yağı” çocukları şişmanlatmıyor!

Anneler çocuklarını büyütürken, özellikle beslenmeleri konusunda soru işaretleriyle karşılaşıyor. Anneler en çok şu 4 soruyu soruyor:

Balık yağı şişmanlatır mı?
Vitamin vermek şişmanlığa neden olur mu?
İştah açan şuruplar şişmanlık yapar mı?
Abur-cubura izin vermeli mi?
Bu soruları Acıbadem Kadıköy Hastanesi Büyüme ve İştah Bozuklukları Merkezi'nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Benal Büyükgebiz yanıtladı:

Bir Ölçek Balık Yağı, İki Kaşık Balın Kalorisine Eşit

Balık yağının önemi içerdiği omega-3 yağ asitleridir. Bunlar "docosahexaenoic asit" (DHA) ve "eicosapentaeonic asit"tir (EPA). Balık yağı iki şekilde elde edilir: Balık ve balık karaciğeri
Özellikle karaciğerden elde edilen balık yağı bir miktar E, A ve D vitamini içerebilir. Her ikisinin de kokusu nedeniyle alımı zordur. Bu nedenle sentetik DHA ve deniz bitkilerinden elde edilen DHA kullanımı söz konusu olmaktadır.
Balık yağı bir miktar enerji içerir. Ancak bu çocuğa kilo aldıracak düzeyde değildir. Örneğin bir ölçeği iki tatlı kaşığı bal kadar enerji içerir.
Bazı çalışmalarda balık yağının çocuklardaki anksiyete ve depresyonu da hafiflettiği iddia edilmektedir. Bu durum çocuğun iştahsızlık olarak algılanan ve yaşanan "yemek yeme konusundaki tepkisi"ni de olumlu etkileyebilir. Bir süre çocuk daha iyi yiyebilir. Ancak bu değişim, balık yağının iştahı açtığını ispatlamaz. Ayrıca bu etki her çocukta da fark edilir düzeyde gelişmez. İspatlanmış ve her çocuk için söz konusu olabilecek bir güvenilirliği yoktur. Bütün bu nedenlerle "balık yağı çocukları şişmanlatır" diye genelleme yapılması imkansızdır.
Çocuk sağlığı ve beslenmesiyle ilgili uluslararası komisyonlar ve kurumların önerdikleri rutin ve kanıta dayalı olarak ispatlanmış önerileri arasında "rutin balık yağı" takviyesi yer almamaktadır.
Önerilen ve daha sağlıklı olan besin öğesi ihtiyaçlarının doğal beslenme ile karşılanmasıdır. Bu nedenle Omega-3 yağ asitleri, ihtiyaçlarının da başta balık olmak üzere doğal besinlerle karşılanması yeterlidir.
Yeşil yapraklı bitkiler, deniz yosunları, deniz börülcesi, ceviz, keten tohumu, kabak çekirdeği, soya fasulyesi, kuru fasulyede de Omega-3 yağ asitleri bulunur.
İştah Açıcı Şurubu Doktor Vermeli

İştahsızlık çok göreceli bir değerlendirmedir. Çoğunlukla anneler istedikleri kadar veya uygun gördükleri besinlerden yemeyen çocuklarını iştahsız olarak değerlendirirler. Bebeğin boy ve kilosu normal sınırlarda sürekli ve düzenli olarak artıyorsa, bu ilaçların kullanılmasına gerek yoktur. Ancak bebek veye çocukta iştahsızlık olarak belirlenen sorun, "yemek yemeği reddetmek" ise ve çocuk yemek yemeğe tepki geliştirmiş ise, kısa bir süre söz konusu direnci kırmada yardımcı olması amacıyla kullanılması söz konusu olabilir. Buna hekim karar vermelidir. Zaten tüm tıp literatüründe iştahı artırdığı bilinen ilaçlar çok az sayıdadır.

Genellikle alerji ilaçları iştahı da artırırlar. Ancak rutin ve yaygın bir uygulama olarak her çocukta kullanılmaları söz konusu değildir. Ayrıca beslenme sorununun düzelmesinde tek başına yeterli de olmazlar. Bu süre içinde "anne-çocuk-beslenme-yemek yeme ilişkisi" de düzenlenmelidir. Anne-babanın da ilacın etkisini, uygun davranış modelleri ile desteklemesi gerekir.


Vitaminler İştah Açmıyor, Kilo Da Aldırmıyor

Yaygın olarak sanıldığının aksine vitaminler iştah açmaz. Bu nedenle de kilo aldırmaz. Amerikan Pediatri Akademisi başta olmak üzere pek çok uluslararası beslenme komisyonu bir yaşından sonra rutin vitamin takviyesini önermemektedir. Çocuğun beslenme hikayesi detaylı olarak değerlendirilmeli ve ihtiyaç duyulursa vitamin desteği yapılmalıdır. Suda eriyen vitaminler idrarla atılır. Yağda eriyen vitaminler ise diyetteki yağ ve vücudun depolarının ihtiyaçları doğrultusunda emilir. Ağızdan kullanılan vitaminlerde bu nedenle toksisite görülmez. İşte bu nedenlerle yaygın olarak kullanılmaktadır. Ancak genel olarak vitaminler çok yaygın kullanılır.

Neden vitaminler sık kullanılıyor?

Aileler kendileri alırlar.
Ailenin beklentisini gidermek için hekim yazar.
İlaç endüstrisi vitamin tüketimini özendirmektedir.
Özellikle sık görülen semptomların tedavisinde kullanılabilirlikleri abartılarak ve gerçek önemliliklerinden uzaklaşılarak desteklenmektedir. Örneğin, boy kısalığı, zayıflık, okul başarısı v.b. gibi durumlarda çinko, balık yağı, demir gibi vitamin-besin öğesi ve minerallerden çok söz edilmektedir.
Abur Cubur Yiyeceklere Ne Kadar İzin Var?

Abur-cubur diye tanımlanan besinler genellikle çocukların sevdiği tek yönlü kalori kaynaklarıdır. Tuzlu/şekerli ve yağlı olmaları en önemli özellikleridir. Sağlıklı ve dengeli ve yeterli beslenmede yerleri yoktur. Ancak her çocuk bir şekilde bu besinlerle tanışır ve tüketme eğilimi gösterir. Çocukların bu besinlerle tanışmaları mümkün olabildiğince geciktirilmelidir. Yemeğini yemediği zaman öğün yerine yiyebileceği bir besin grubu değildir. Çocuğun böyle bir ilişki kurmasına izin verilmemelidir. Bu besinler, çocuk için öğün vaktinde normal beslenmesini temin etmek üzere ödül olarak da kullanılmamalıdır. Özellikle iştahlı, gürbüz veya şişman çocukların denetimsiz olarak çok miktarda tüketmesi sağlıklı değildir.

Çocuğunuza ishal teşhisi konduğunda ne yapmalısınız?

GASTROENTERİT

Genel Bilgiler

Tanım :
Sindirim yolunun enfeksiyonu veya irritasyonudur. Bazı durumlarda bulaşıcıdır. Mide, incebarsaklar ve kalınbarsaklar etkilenir. Her yaşta çocuğu etkileyebilir.
Bulgu ve Belirtiler :Kusma, ishal, huzursuzluk, iştahsızlık, ateş

Sebepler :
Virüs, bakteriyel enfeksiyonlar, barsak parazitleri

Risk Faktörleri :
Yetersiz beslenme, çocuğun direncini düşüren hastalıklar, kalabalık ve sağlık açısından uygunsuz ortamlarda yaşama

Komplikasyonları ve Tekrarları Önlemek :
Çocuk beslenmesinden ve bakımından önce eller ılık su ve sabunla yıkanmalıdır.

Neler Olabilir? Tıbbi Testler :
Belirtiler hakkında kendi gözlemleriniz önemlidir. Doktorunuzun alacağı tıbbi öykü ve fizik muayene Laboratuvarda yapılacak kan ve dışkı testleri

Komplikasyonlar :
Bir günde 10 ya da üzeri sayıda bol sulu dışkılama su kaybına neden olabilir. Çocuğun durgunlaşması, gözlerin çökmesi, ağız kuruluğu, bıngıldakta çökme, derinin buruşması, idrar yapmanın azalması su kaybı işaretleridir.

Sonuç :
Genellikle 48 saat içinde şikayetler azalır. Eğer ishal veya kusma çok şiddetli devam ederse ciddi sıvı kaybına neden olabilir.

Tedavi Ev Bakımı :
Günde bir veya iki kez makattan ateşi ölçün. Çocukta sıvı kaybı belirtilerini gözleyin. Çocuğunuzun bakımından sonra veya yiyecek hazırlanmadan önce ellerinizi yıkayın.

İlaçlar :
Doktorunuza danışmadan hiçbir ilaç kullanmayın.

Aktivite :
İyileşene kadar çocuğunuzun aktivitelerini kısıtlayın. Kusmanın durmasını izleyen yirmidört saatten sonra çocuk normal aktivitesini genellikle yeniden kazanacaktır.

Diyet :
Sıvı alımı çok önemlidir, fakat bağırsakların da dinlenmeye ihtiyacı vardır.
Biberonla veya anne sütü ile beslenen bebeklerde doktorunuz ile bebeğin diyetini konuşun.Daha büyük çocuklarda su, meyva suları, ayran, bitkisel çaylar verin.Doktorunuz size eczanelerden temin edebileceğiniz toz halinde hazırlanmış tuz ve şeker karışımını önerebilir. Bu karışım tarife göre sulandırılarak kullanılır.Bir yaşın altında her yirmi dakikada bir çocuğunuzun istedikçe bir kez bu karışımdan diğer kezde sade suyu yaklaşık 15 ml. Kadar verin. Bir yaşın üzerinde 30 dakikada bir vermeyi deneyebilirsiniz. Bu arada inek sütü vermeyin ve katı gıda için zorlamayın.İshal sayısı azaldığında şu gıdalardan herhangi biri verilebilir; elma püresi, muz, ekmek, havuç püresi, haşlanmış patates, yağsız et, pirinç, makarna, şeftali.Katı gıda verilmesini izleyen iki saat içinde ishal tekrarlanmıyorsa yirmidört saat daha bu gıdalara devam edin. Daha sonra normal diyete kademeli bir şekilde geçin.

Okula, Yuvaya Dönüş :
Şikayetler tam olarak geçtikten sonra dönülebilir. Bazı gastroenteritler diğer çocuklara kolayca bulaşabilir.

Doktorunuzu Ne Zaman Aramalısınız?
Rektal derecede 39.4C’l aşarsaKomplikasyonlar kısmında değinilen sıvı belirtileri ortaya çıkarsa; çocuğun şikayetlerinde 48 saatte bir düzelme görülmezse; çocuğunuz iki ayın altında ise uzmana başvurulmalıdır.


Acıbadem Hastanesi Pediatri Bölümü uzmanları tarafından hazırlanmıştır.

Emzirmeye Son Verilirken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Bebeği memeden kesme, bebek için sadece katı gıdalara geçişten daha fazla anlam ifade eder. Bebek, annenin göğsüne sadece acıktığı zamanlarda değil güven ihtiyacı ile de yönelir. Memeden kesilen bebek, bir anlamda yönelebileceği güven objesini de yitirir. Artık daha da bir bağımsızlaşarak kendi kendisine yetmek durumundadır. Bu dönemi bir travma yerine bir kazanca dönüştürmek için ebeveynlerin dikkat etmeleri gereken bazı noktalar vardır.

Bu geçişi kolaylaştırmak için bebeğinizi normalde emzirmeniz zamanlarda onu oyun oynayarak meşgul edebilir ya da bu zamanı eğlenceli bir şekilde geçirebileği bir yere götürebilirsiniz. Eğer bebeğin hayatında diş çıkarma ya da bakıcısının değişmesi gibi bir başka değişim de söz konusu ise bebeğin birden çok değişimi bir arada yaşamaması için sütten kesmenin ertelenmesi gerekir.

Annenin bu süreçte bebeğinin dikkatinin başka şeyler üzerine yoğunlaştırılmasında babanın da yardımına ihtiyacı vardır.

Bebek memeden kesildiğinde parmak emme, ya da battaniyesi gibi bir objeye karşı bir tür bağımlılık geliştirerek sürekli o özel objeyi yanından ayırmak istemeyebilir. Böyle bir durum karşısında anne babanın sabırlı davranması bebeğin yaşadığı değişime karşı duygusal olarak kendisini korumak için bir başka şeyi, kaybettiği şeyin yerine koyarak kendisini adapte etmeye çalıştığı düşünmesi gerekir.

Bebek bu dönemde uyku problemiyle birlikte huzursuzluk da yaşayabilir. Annenin duygusal olarak güçlü ve rahat olması bebeğini tolere etmesini bu da bebeğin kendi duyguları ile başetmesini sağlar.

Anne babaların genellikle bebeklerini üzmeden büyütmek gibi bir amaçları vardır. Ancak bazı durumlarda vardır ki o zamanlarda bebeğin olumsuz duygularıda hissetmesine izin vermek gerekir ki bebeğiniz zor durumlar için de savunma mekanizmaları geliştirerek, duygusal olarak güçlenebilsin.

Bayram çocuklar için ilişki tazeleme zamanıdır

Aile büyükleriyle bayramlaşma, çocuğa hediye verilmesi gibi nedenlerle bayramlar çocuklar için keyifle beklenen günlerdir. gibi özel günlerde çocuk için ilişkilerin daha bir anlam kazandığını vurguluyor.

Özellikle şehirlerde çekirdek aile içinde büyüyen çocuklar için bayramlar ayrı bir önem kazanıyor. Çünkü bu tür günlerde anneannesini, babaannesini dedelerini, teyzelerini, halalarını gören çocuk o sevgi ortamında kendini daha iyi ve güvende hissediyor. Onlardan aldığı küçük hediyeler onu mutlu ediyor. Böyle zamanlarda ilişkiler tazeleniyor. Günlük yaşam bir koşuşturma içinde geçerken bayramlarda daha rahat bir ortam içinde aile bireyleri bir araya bir kutlama için geliyor. O nedenle de genellikle bayramların anılarımızdaki yeri ayrıcalıklıdır.

Çocuk kesilen kurbanı görmesin

Bazı ailelerde çocuk bayram öncesinde ilişki kurduğu hayvanın kesildiğine tanıklık ediyor ya da anlıyor. Bu durum çocuğu çok olumsuz etkileyeceğinden özellikle kurban kesimi çocuğun görmeyeceği biçimde yapılmalıdır.

Sinüzit olup olmadığınızı test edin

Sinüzit, Türkiye’de her yıl 15 milyona yakın kişiyi etkiliyor. Şeker hastalığı ve kalp yetmezliği kadar hayat kalitesini bozan bir hastalık olan sinüzit, sadece fonksiyonel açıdan değil, psikolojik olarak da kişiyi olumsuz etkiliyor.
Yapılan bir araştırma, hastalığın Amerika’da her yıl sekiz milyar doların üzerinde ilaç maliyetine yol açtığını ortaya koyuyor.


Sinüzit nedir?
Sinüzit; sinüs mukozasının iltihabıdır. Bu hastalık, sinüslerin burun içi ile irtibatını sağlayan sinüs ağızlarının tıkanması sonucu, sinüslerin havalanmasını bozarak, bakteri ve virüslerin yerleşmesine uygun bir ortam oluşturması neticesinde ortaya çıkar.

Sinüzit tipleri nelerdir?
Akut ve kronik sinüzit olmak üzere başlıca iki ana gurupta incelenir.
Akut sinüziti herkes yılda bir kaç kez geçirebilir. Soğuğa maruz kalma, alerji, çevresel kirlilik, vücut direncinin düşmesi gibi kolaylaştırıcı faktörlerin etkisiyle başlar. Burunda basınç hissi, burun tıkanıklığı ve ateşle kendini gösterir. Tedavi geciktikçe ilave bulgular kendini gösterir. Bu şikâyetler üç ay veya daha fazla sürerse kronik sinüzit adını alır.

Sinüzitle birlikte ortaya çıkan başağrılarına karşı neler yapılabilir?
Akut sinüzitte başağrısı şiddetlidir. Ağrı kesicilere iyi cevap verir. Buradaki ağrının sebebi, sinüs kanallarının akut olarak tıkanıp hava alamamasıdır. Ayrıca sinüsin boşalmasını sağlayan burun spreyleri de rahatlatıcıdır. Genelde ağrı kesiciler tek başına yeterli olmaz, bu nedenle burun spreyleri de önerilir. Kronik sinüzitte ise ağrı, akut sinüzitteki kadar rahatsız edici değildir. Ağrı, başta bir yük varmış gibidir. Bu nedenle ağrı kesiciler etkili olmaz. Zaten kronik sinüzitin tedavisi cerrahidir.

Tedavi seçenekleri nelerdir?
Sinüzitin sebebi sinüs deliklerinin tıkanmasıdır. Bu tıkalı delikler açıldığı zaman sinüzit de iyileşir. İlaç tedavisi erken dönemde oldukça etkilidir. Israrlı ilaç tedavisine cevap vermeyen ve kronikleşmiş sinüzitlerde ameliyat gerekebilir. Ameliyattaki amaç, tıkalı olan sinüs yollarını açmaktır, böylelikle sinüslerin havalanması sağlanmış olur. Havalanan sinüste enfeksiyon geriler ve kaybolur. Bu işlem, endoskopların kullanıma girmesiyle son 20 yıldır güvenle yapılıyor.
Sinüzit hastalığının başlarında uygulanan ilaç tedavisi soruna çözüm getirse de orta ve ileri derecedeki hastalık için müdahale gerekir. Bugüne kadar ileri derecedeki hastalara, hastanede yatmayı gerektiren, kanamalı ve ameliyat sonrası istirahat gerektiren endoskopik cerrahi yöntemi kullanılıyordu. Kanama sonrası körlük ve beyin kanaması gibi ciddi komplikasyonların ortaya çıkması nedeniyle yeni tedavi yöntemleri arayışına girildi.

Sinüzit tedavisinde yeni yöntemlerin özellikleri nelerdir?
''Balon sinüsoplasti'' adı verilen bu teknik hastalık tedavisinde yeni bir dönem açtı. Bu teknikle daralmış olan sinüs delikleri açılıyor ve sinüs ağzına bir balon yerleştiriliyor. Daha sonra balon serum ile şişirildikten sonra şişen balon tıkalı olan sinüsün ağzını genişletiyor.

Operasyon ne kadar sürüyor?
Operasyon yaklaşık 15 dakika sürüyor. Genel anestezi altında işlem yapılıyor. Günlük yaşantıdan uzak kalmadan, zaman kaybetmeden, hastanede yatmadan, uygulama yapılan bölgede herhangi bir kesiğe gerek duymadan kısa sürede sonuç alınan bu yöntem, sinüzit tedavisinde yeni bir sayfa açıyor.

Balon sinüsoplastinin avantajları
• Etkili ve güvenli bir yöntem, komplikasyon ihtimali çok düşük.
• Teknikte küçük, yumuşak, elastik ekipmanlar kullanılıyor. Kapalı sinüs drenaj kanallarının kolayca açılması sağlanarak çok az doku travmasıyla sonuca ulaşılıyor.
• Bazı vakalarda hiç doku çıkartmak gerekmediği için kanama miktarı da çok azalıyor.
• Hızlı iyileşmeyi sağlıyor. Çoğu hasta 24 saatte normal hayatına dönebiliyor.
• Gelecekte bu bölgede yapılabilecek diğer tedavileri engelleyici bir özelliği yok. Diğer cerrahilerle beraber uygulanabilir.
• Hiçbir dokuya zarar vermeden yapıldığından hızlı bir şekilde iyileşme sağlanıyor.

Sinüzitin 7 işareti

Aşağıdaki soruların üç veya daha fazlasına ''evet'' diyorsanız sinüzit olma ihtimaliniz yüksektir. Böyle bir durumda kulak burun boğaz uzmanına gidilmesi gerekir.
• Yüzünüzde basınç hissi, dolgunluk veya ağırlık hissi var mı?
• Burnunuz tıkalı mı?
• Koyu, sarı - yeşil burun akıntınız var mı?
• Geniz akıntınız var mı?
• Koku duyunuzda azalma var mı?
• Baş ağrınız var mı?
• Nefes darlığı hissi ve öksürük var mı

Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Süreyya Şeneldirin Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan haberidir.

11 Eylül 2009 Cuma

AŞK METRE..


Parmak Emme

Parmak emmeyi normal çocuklarda herhangi bir psikopatolojik etken olmaksızın 3-4 yaşlarına kadar görülen bir olgu olarak kabul ederiz. 1 yaşın sonuna kadar emme,bir çocuğun yeme ve içmesi için tek ve esas yoldur.

Zararsız bir davranış olan parmak emmeye hemen bebeklerin tümünde rastlanmasının en önde gelen nedeni yeni doğan bebeklerin parmak emmeyi daha anne rahminde öğrenmiş bulunmaları ve doğuştan sahip oldukları en güçlü reflekslerden birinin emme refleksi olmasıdır.

Bebeklerin zaman içinde parmak emmeyi; oyuncaklarına, battaniyelerin uçlarına ya da çeşitli eşyalara genelleştirdikleri görülür. Ebeveynlerin çoğunluğu parmak emmenin sebebinin açlık olduğunu düşünürler. Oysa bu emme %50?den %90?a varan yüksek bir oranda beslenmeye bağlı olmayan yaygın bir davranış niteliğinde görülür.

1 yaşındaki çocukların %50?ye yakın bir kısmı parmaklarını emerler. 2,5 -3 yaşlarında parmak emme hala devam ediyorsa ve vazgeçirmek için aile tarafından belli çabalar devreye giriyorsa,bunlar çocuk tarafından dirençle karşılanır. 18-21 aylık çocuklar döneminde en yüksek seviyeye çıktığını gördüğümüz parmak emmenin 4 yaşına doğru kaybolması beklenir. Araştırmalar en geç 5-6 yaşlarında sona erdiği takdirde, parmak emmenin zararının olmadığını, ancak süregelmesi halinde, dişlerde deformasyona neden olabileceğini kanıtlamıştır.

Parmak emme alışkanlığı karşısında anne babanın takınacağı en sağlıklı tutum, olayı telaşa kapılmadan sabırla karşılamak ve sürekli ilgilenip, uyarmaktan kaçınmaktır. Çocuklara bu hareketlerinden dolayı şiddet hareketleri uygulanmamalı ve çocuk batıl fikirlerle korkutulmamalıdır.

Özellikle ilk çocukluk döneminde tedaviden kaçınmalı, alışkanlık 5-6 yaşından sonra devam ediyorsa bir uzmana danışılmalıdır.

Çocuk nörolojisi

Bilinçli birer anne baba olarak bebeğinizi dikkatle takip etmelisiniz. Çünkü ancak böylelikle onların sağlık sorunlarına doğrudan katkıda bulunabilirsiniz. Özellikle de beyinle ilgili hastalıklar gibi endişe verici durumlarda...

Çocukluk çağı beyin ve sinir hastalıkları aslında sık görülen ama az bilgimizin olduğu hastalıklardır. Havalelerden, sara hastalığından korkulurken diğer beyin ve sinir hastalıkları gözden kaçar ve tedavisi gecikir.

Çocuklarda nöroloji az bilinen bir uzmanlık dalıdır. Özetle beyinle ilgili çocukluk çağı hastalıkları bu dalın konusudur. Burada özellikle havaleler, bayılmalar, gelişme gerilikleri, riskli bazı yeni doğanların izlenmesi, konuşamama, yürüyememe, dengesizlik, tikler ve kimi davranış sorunları ele alınır. Bu hastalarda altta yatan sebeplerin ortaya çıkması için ayrıntılı bir nörolojik muayene ve hikayenin değerlendirilmesi kadar çeşitli testlerin de uygulanması gerekir.

Çocuk nörolojisi erişkinlerden farklı olarak çok geniş bir hastalık yelpazesini kapsar. Bu hastalıklar ve tedavi yöntemleri ise kısaca şöyle sıralanabilir.

Havaleler sık tekrarlıyorsa

Febril konvulsion veya ateşli havale diye tabir edilen 6 ay ile 5 yaş arası çocuklarda görülen havaleler; eğer sık tekrarlıyor, uzun sürüyor, ailede başka hasta varsa ve nörolojik bozukluk bırakıyorsa çocuk nöroloğu tarafından takibe alınmalıdır. Söz konusu hastalar tetkik edilmeli ve koruyucu ilaç tedavisine başlanmalıdır. Ateşsiz olarak ortaya çıkan ve epilepsi (sara) olarak adlandırılan hastalıklı çocuklar ise; mutlaka takip altına alınmalı, belirli aralıklarla kontrol edilmeli ve uzun süreli ilaç tedavisi verilmelidir. Bu çocukların beyin tomografisi ve EEG ile takiplerinin yapılması gerekmektedir.

Doğum zor olmuş veya menenjit gibi enfeksiyon hastalıkları geçirilmişse

Doğum travması veya menenjit, ensefalit gibi enfeksiyon hastalıklarından sonra ortaya çıkan beyin hasarına bağlı kas güçsüzlükleri, beyin felci ile ortaya çıkan olgular ve spastik çocuklar dikkatle incelenmelidir. Bu çocuklar, fizik tedavi uzmanı ve çocuk nöroloğu tarafından beraberce izlemeli ve tedavileri ona göre düzenlenmelidir.

Bebeğiniz şayet erken doğmuşsa

Yoğun bakımda tedavi edilen prematüre doğan bebeklerin beyin gelişimlerinin normal gidip gitmediğinin takibi çok önemlidir. Bebeğin gelişimindeki aksaklıklar erken dönemde farkedilirse yapılacak tedavi ile sekel oranı çok aza indirilebilir. Yine doğuma bağlı beyinde sekel kalan hastalarda havale, kas güçsüzlüğü görülebilir. Bunların da sıkı bir fizyoterapist ve çocuk nöroloğu tarafından takibi gereklidir.

Konuşma ile ilgili sorunu varsa

Dört yaşına kadar belirgin konuşması olmayan, 2.5 yaşına kadar hiç kelime çıkaramayan çocuklar, beyin problemi olabileceği için, çocuk doktoru ve çocuk nöroloğu gördükten sonra ilgili diğer branşların kontrolünden geçmelidir.

Evliliğiniz eğer akraba evliliği ise

Özellikle akraba evlilikleri sonrasında daha sık görülen vücutta bazı zararlı maddelerin birikmesiyle ortaya çıkan metabolik hastalıklarda beyin harabiyeti de görülür. Hastalığın tanı ve tedavi basamaklarında çocuk nörolojisinin de önemli bir katkısı vardır.

Gebelikte bazı hastalıklar geçirilmişse

Gebelikte geçirilen kızamıkçık, toksoplazma gibi hastalıklar vücudun diğer organlarını etkileyebildiği gibi beyni de etkileyebilir. Böyle bebeklerde; havale, gözde katarakt, beyinde gelişmeme ve kireçlenme gibi bulgular saptanır. Tomografi, kan ve idrar incelemelerinin yanı sıra çocuk nöroloğunun da katkısı ile tanı konulur ve tedavi yönlendirilir.

Son olarak;

Eğer çocuğunuz zamanında oturmadıysa, yürümediyse konuşmadıysa, havale geçiriyorsa başka bir nedenle açıklanamayan zeka özrü varsa veya yukarıda bahsedilen durumlardan birisi mevcutsa mutlaka sizi uzun süreli takip edecek bir çocuk nöroloji uzmanına başvurulmalısınız.

6 Eylül 2009 Pazar

Bebek Odası Hazırlığı

Konuşmada Gecikme

Bebeklerde yürüme yaşı

Bebek Bezi ve Pişik

Bu atıklar, bebeğin son derece hassas olan cildi üzerine, tahriş edici etkiye sahiptir. Cildin yüzeyindeki ince, koruyucu yağ tabakası, bu nem ve atıklarca geçilir ve cilt tahriş olur.

Buna fırsat vermemek amacı ile, insanoğlu çok eski devirlerden beri, bebeklerin altına, atıkları emebilecek ve cildi mümkün olduğunca kuru tutacak yaprak, toprak ve daha sonraları bezler koymuşlardır. Günümüzde kağıt bazlı, bir kez kullanımlık bebek bezleri, bu konuda en yaygın kullanılan çözümdür.

İster kumaş, ister kağıt bezler kullanılsın, zaman zaman bebeklerin poposunda kendisini parlak kırmızı renk ile gösteren tahriş durumları ortaya çıkar. Bu tablo pişik olarak adlandırılır. Neyse ki pişikler çoğunlukla çok ciddi tablolar halinde seyretmez. Bazı basit, temel koruyucu işlemler, bebeği pişikten veya daha ciddi durumlardan korur.

Kumaş ya da kağıt bezlerin kullanılmasında en önemli konu, sık değiştirmektir. Kullanılan bez ne zaman ıslanır veya dışkı ile kirlenirse değiştirilmelidir. Amaç bebeğin altının kuru tutulmasıdır.

Eğer yeteri sıklıkta, bezleri değiştiriyorsanız, başka hiçbir şeye ihtiyacınız yoktur. Talk pudrası, günümüzde çocuk sağlığı uzmanlarınca önerilmemektedir. Eğer ille de bir pudra tatbik etmek gerekirse, mısır nişastası (bu amaca yönelik olarak hazırlanmış) önerilmektedir. Yapılan bazı çalışmaların, kullanılan pudra zerreciklerinin havada asılı kaldığı ve solunum ile bebeğin akciğerlerine gittiği, nadir de olsa pnömoni (akciğerde enfeksiyon, zatüre) yaptığı gösterilmiştir. Yeterli sıklıkta altı değişen bebeğin, pudraya ihtiyacı yoktur. Özellikle, büyükanne-babalar torunlarına bol bol pudra serpmek, losyon sürmekten büyük keyif almaktadırlar. Bu yaklaşım pişiği engellemez. Bazı çocuk sağlığı uzmanlarına göre, kullanılan pudra ve parfüm içeren bazı ürünler, aslında bebek cildi için pişiklere neden olabilecek kimyasal maddeler içermektedir. Bu tür ürünlerin alerjik madde içermediğinden emin olmalısınız.

Bebeğin, kirli altını temizlemenin en etkin yolu sabunlu su ile yıkamak, su ile durulamak ve kurulamaktır. Bir çok aile kokulu sabun veya alkol içeren ürünler kullanırlar. Bu ürünler de pişiklere neden olabilirler. Pişik görüldüğünde, hemen sadece sabunlu su ile temizliğe dönülmelidir. Bazı uzmanlar, dışkı yapılmış poponun, içine 1-2 damla bebek yağı ilave edilmiş ılık su ile hafifçe yıkanmasını önermektedirler. Bu alan, daha sonra temiz, yumuşak, emici bir bez ile temizlenir.

Bebeğin altının değişimi sırasında 10-15 dakika süre ile bez bağlanmadan, bebeğin altının açık olması ve hava ile teması da oldukça koruyucudur.

Bebeğin altı bağlanırken, mümkün olduğunca bel bölgesinde gevşek bağlanmalı ve havanın bez içinde dolaşması sağlanmalıdır.

Bebeğin altı bağlandıktan sonra naylon bir külot (muşamba) veya sızdırmayı engelleyici katman koyulmamalıdır. Cildin hava almasını engellediği gibi nemin de içeride kalmasına neden olarak pişiklerin oluşumuna neden olur.

Eğer Pişik Varsa

Bebeğin altını sabunlu su ile temizleyin, durulayın ve kurulayın.

Pişik olan bölgeleri, idrar ve dışkıdan korumak için kalın tabakalar halinde, pişik için eczanelerde satılan kremlerden kullanınız.

Ne Zaman Doktora Gitmeli?

Bütün bebeklerde zaman zaman pişik görülebilir. Bunlar yüzeysel tahrişlerdir. Yukarıda açıkladığımız basit önlemler ile birkaç gün içinde geçmiyor ise doktorunuza başvurmalısınız. Pişik ilerledikçe cilt, daha parlak kırmızı bir renk alır, kasıklar da kızarır, kırmızı alanlardan odaklanan yuvarlak kırmızı lekeler sağlam ciltte de görülür. Çok ağrılı hale gelir, kaşıntı olabilir. Özellikle pişik kremlerine rağmen 3-4 gün devam eden olgularda, maya veya mantar enfeksiyonu düşünülür. Eğer pişik alanlarında sivilcemsi yapılar, küçük kabarcıklar görülüyor ise mikrobik enfeksiyonlar düşünülmeli ve hekime gidilmelidir.

Bebek Bezi ve Sağlık

Bebek bezi, bebeğinizin sağlığı açısından size büyük ipuçları verir. Bebeğin günde kaç kez idrar yaptığını veya dışkılama yaptığını takip edebilirsiniz.

Bu da size

Bebeğinizin yeterli su alıp almadığını

Yeni aldığı besine karşı reaksiyonunu

Üriner ve sindirim sistemi

sağlığı hakkında bilgi edinmenizi sağlar.

Normalde bebeğin idrar rengi neredeyse renksizdir veya hafif sarıdır. Alınan besinler, ilaçlar ve bazı hastalıklar idrar renginin değişmesine neden olur. Özellikle yeni doğan bebekler yeteri kadar su alamıyorlar ise idrar rengi pembe olabilir. Bunun nedeni ürat kristalleridir. Böyle durumlarda doktorunuza başvurmalısınız.Doktorunuz bebeğin idrarını test ederek, renk değişikliğinin susuzluktan mı yoksa başka bir nedenden mi olduğunu ayırt edecektir.

Bebek bezlerini tuvalete atmayınız. Kullan-at bezlerde mutlaka bebeğinizin cins, kilo ve yaşına göre uygun ürünler kullanınız.

Yalancı Emzik Kullanımı

Anne sütünü emmeyen bebeklerin parmak emme gibi kötü alışkanlıklara yöneldikleri görülmektedir. Çünkü bebekler için emmek rahatlamanın ve güven duymanın en doğal yoludur.

Emzik kullanımı ve kısa anne sütü verme süresi arasında bağlantı olduğu bilinmektedir. Yapılan çeşitli araştırmalarda bebeklerin yaklaşık olarak %85 inin birinci aydan başlayarak emzik kullandığı bulunmuştur. Anne sütünü kısa süre alan bebeklerde emzik kullanma sıklığının daha fazla olduğu saptanmıştır. Yalancı emzikler çocuğun emme içgüdüsünün tamamlaması için kullanılmaktadır. Kullanılan bu emzikler anne memesini taklit etmelidir. Bunun için bebeklerde ağız anatomisine uygun, fizyolojik özellikler taşıyan hijyenik emzikler kullanılmalıdır.

Bu özellikler şunlardır:
1- Emzik tablası çocuğun ağzına girmeyecek kadar büyük olmalıdır. Böylece bebeğin emziği yutması engellenmiş olur.
2- Emzik tablasının ağız bölgesi anatomisine uygun şekilde olması gerekmektedir.
3- Emziğin kauçuk kısmının yeteri kadar sert ve elastik olması gerekmektedir.
4- Emzik ucunun kısa ve fizyolojik olması gerekmektedir.

Emzik uçları kauçuk ve silikondan yapılmaktadır. Kauçuk çok elastik ve dayanıklı olup özellikle diş çıkartan bebeklerde kullanılması uygun olmaktadır. Ancak kauçuk emzikler suyu içlerine emdikler için çabuk deforme olabilmektedirler. Silikon emzik uçlarının formu daha kolay bozulmaz, ancak diş darbelerine dayanıklı olmadıkları için henüz diş çıkarmamış bebeklerde kullanımı daha uygun olmaktadır.

Emzikler, çocuğun parmak emmesini engellemek açısından da yararlıdır. Emzik günün büyük bir bölümünde değil, sadece gerekli olduğunda verilmelidir. Gereğinden fazla yalancı emzik kullanımının çocuklarda diş çürüklerine ve ortodontik bozukluklara yol açtığı araştırıcılar tarafından belirtilmektedir. Fizyolojik bir yalancı emzik 1.5 yaşına kadar kullanılabilir. Yalancı emzik kullanma alışkanlığı en geç 2-3 yaşında bırakılmalıdır. Ortodontik açıdan yapısal bozukluklara neden olmamak için mümkün olduğu kadar meme yapısındaki fizyolojik emzikler kullanılmalıdır. Eğer emziğin ucu yani kauçuk kısmı uzun ve büyükse çocuğun dil konumu bozulmakta ve damak derinleşmesine neden olmaktadır. Emzik emilmesine bağlı dental değişiklikler parmak emmede görülen değişiklere benzer. 2 yaşından sonra devam eden emzik emme alışkanlığı dişlerin yer değiştirmesine, anterior open-bite’ta (ön açık kapanış) ve üst çenede çene darlığına neden olabilmektir. Emzik tablasının dişlere basıncı nedeniyle üst anterior dişler palatinale, alt anterior dişler linguale doğru devrilebilir. Çocukta derhal son verilmelidir.

Emzikler damaklı ve damaksız olmak üzere farklı şekillerde olabilir. Anne memesini andıran damaksız emzikler bebekler tarafından daha kolay benimsenir ancak bu tür emzikler özellikle bir yaşından sonra damağa baskı yaparak damak yapısının bozulmana neden olabilirler. Damaklı emzikler ise daha elips ve yukarı doğru kıvrık olup damağın anatomik yapısına daha iyi adapte olurlar. Dolayısıyla bu tür emzikler damakta deformasyona neden olmazlar.

Emziği bebeğe vermeden şekere veya bala batırmak uygun oylan bir davranıştır. Bu uygulama bebeğin diş minelerini zedeleyebilir ve diş çüklerine neden olabilir. Bebeğin süt dişleri ağızda önemli bir yer tutar. Bu dişler bebeğin sadece beslenmesine yardımcı olmazlar, aynı zamanda altlarından sürecek daima dişler için de doğal bir yer tutucu olarak görev alırlar.

Yeni doğmuş bebeğim emziğinin tıpkı biberon memeleri gibi dezenfekte edilmesi yani mikroptan arındırılması gerekmektedir. Emziklerin temizliği ve bakımı üretildikleri malzemeye göre değişmektedir. Emzik ucu kauçuk olanlar özel bir dezenfektan madde yardımıyla soğuk sterilize edilmelidir. Silikon olanlar ise sıcak yöntemle de steril hale getirilebilirler.

Kaynak: Prof.Dr.Ali Vehbi TUNCER

Bebeklerde Diş Çıkarma Problemleri Ve Çözüm Önerileri

Süt dişlerinin sürme zamanları bebekten bebeğe değişmekle birlikte, sürme genellikle 6.ayda başlar.

Çoğunlukla ilk çıkan dişler alt ön keser dişlerdir. Bunları üst ön keser dişler takip eder.

Diş sürmesinde çoğunlukla karşımıza çıkan klasik belirtiler şöyle sıralanabilir:


• Salya artışı, ilk diş sürmesinden yaklaşık olarak iki ay önce başlayabilir.
• Huysuzluk
• Dişetlerinde hassasiyet, ağrı
• Kabarık dişetleri
• Sert cisimleri çiğneme isteği, dişetlerinde kaşınma
• Sinirlilik, ağlama nöbetleri
• Uykusuzluk
• İştah azalması


Bu belirtilerin bazıları elbette ki bebeğin normal gelişiminde de karşılaşabileceğimiz belirtiler olabilir. Bebekler etrafındaki nesneleri dördüncü aydan itibaren diş sürmesi yaklaşsın veya yaklaşmasın ağzına götürerek tanımaya çalışırlar.


Eğer bebeğiniz diş sürmesi sırasında huzursuz ve rahatsızsa şu uygulamaları deneyebilirsiniz:


• Bebeğinizin dişetlerine temiz parmaklarınızla veya nemli gazlı bezle masaj yapabilirsiniz. Uygulanan basınç bebeğinizin rahatsızlık hissinin azalmasına yardımcı olur.

• Sert plastikten yapılmış dişeti kaşıyıcıları bu dönemde iyi bir çözümdür. Biberon da içine su doldurularak dişetlerini rahatlatmak ve kaşımak amacıyla kullanılabilir. Bebeğinize bu dönemde dişlerini kaşıması için bisküvi vermeyin. Şekerli olması sebebiyle diş çürüğüne sebep olabilir.

• Dişeti kaşıyıcılarının veya temiz gazlı bezin bir süre buzdolabında tutulup kullanılması da rahatlatıcı özelliği arttırabilir. Bununla birlikte bebeğinize aşırı soğuk, derin dondurucuda bırakılmış dişeti kaşıyıcısı kesinlikle vermeyin. Aşırı soğuk dişetlerine yarar sağlamaktan ziyade zarar verebilir. Eğer bebeğiniz katı beslenmeye geçmişse elma püresi veya yoğurt gibi soğuk yiyecekler verebilirsiniz.

• Salya, diş sürmesi esnasında oldukça artar. Derinin tahriş olmasını engellemek için yumuşak bir bezle bebeğinizin çenesini sık sık kurulayın. Uyurken çarşafının ıslanmaması için bebeğinizin başının altına temiz bir örtü serin.

• Eğer bebeğiniz uyumada zorluk çekiyorsa, uykudan uyanıp ağlıyorsa ve bir başka sağlık problemi yoksa doktorunuza danışarak parasetamol (Calpol) verebilirsiniz. Bebek aspirinini ise kesinlikle kullanmayın. Diş sürme jelleri bebeklerde kalp atım ritmini değiştirdiği ve fazla kullanıldığı takdirde bebeğin boğazını uyuşturarak normal öğürme refleksine engel olabildiği için kullanılması önerilmez

Bebeğinizin ateşi varsa, huzursuzluk ve rahatsızlığı çok artmışsa ve başka hastalık belirtileri varsa çocuk doktorunuzu aramalısınız. Diş sürmesinin ateş, soğuk algınlığı ve ishale neden olmadığı bilinmelidir..


Çocuk Diş Hekimi Dr. Eser Rengin NALBANTOĞLU Pedodontist

Kız çocuklarda gelişim tablosu


5 Eylül 2009 Cumartesi

Demir eksikliği çocuklarda hangi sorunlara neden olur?

Anne çocuğuyla nasıl iletişim kurmalı?

İnternet çocuğumun zihinsel gelişimini nasıl etkiler?

Sezaryen doğum yapanlar daha sonra normal doğum yapabilir mi?

Bıngıldağın Erken Kapanması

Yenidoğan bebekte anne-babalar bebeğin başına dokunmaktan korkarlar. Çünkü bebeğin kafasının üzerinde bıngıldak adı verilen yumuşak kısımlar vardır ve dokunulduğunda hafifçe içeri çöker. Aslında bıngıldaklar dokunmaya karşı oldukça dayanıklıdır.

ıngıldağın iki önemli görevi vardır:
1.Doğumu kolaylaştırmak
2.Bebeğin beyninin dışarıya doğru rahatça büyüyebilmesini temin etmek.
Bebeğin kafasında altı tane bıngıldak vardır. Elle dokunduğumuzda ancak iki bıngıldağı fark edebiliyoruz.

Bebeğin fark edemediğimiz bıngıldakları doğumdan sonraki 2 ile 3 ay arasında kapanır.
Öndeki bıngıldak, alnın hemen üzerinden başlar ve genişliği beş santimetreye kadar varabilir. Şekli baklava dilimine benzer. Bu bıngıldak bebek altı aylıkken kapanmaya başlar, 18 aylık olduğunda tamamen kapanır. Ön bıngıldağın dört aydan erken kapanması beyin gelişimini, büyümesini engelleyebileceği için dikkatli olunmalıdır. Arkadaki bıngıldak ise, kafanın arkasında küçük ve üçgen bir şekil olarak görülür. Öndeki bıngıldağa göre daha az farkedilen bu bıngıldak, üçüncü ayda kapanır. Bıngıldakların geç kapanması, bir hastalık belirtisi olabilir. Tiroit hormonu eksikliği ya da D vitamini yetersizliğinde bıngıldaklar geç kapanabilir.
Bebek doğarken kafatası kemikleri henüz tam gelişmemiştir ve son şeklini almamıştır. Zaten böyle olması gerekir. Çünkü bebek, dış dünya ile tanışmadan önce, doğum kanalından geçmesi gerekir. Sert kafatasıyla geçemeyeceği bu kanalı, ayrık kafatası kemikleri ve arasındaki esnek doku sayesinde zarar görmeden geçer. Bıngıldak adı verilen bu boşluklar sayesinde kafatası kemikleri birbirine yaklaşır; hatta üst üste bile binebilir. Böylece bebeğin kafası, doğum kanalının şeklini alır ve doğum bu sayede gerçekleşir. Ayrıca bebeğin beyni de, bu sıkışmadan dolayı zarar görmez.


Ayrıca kafa kemiklerinin, ayrık ve yumuşak olması, beynin büyümesine imkan sağlar. Beyin büyümesi sürdükçe kafa kemiklerindeki eklem yerleri ve bıngıldak yumuşak olduğu için kafatası büyümesi mümkün olmaktadır. Oysa bıngıldaklar olmasa, kafatası kemikleri büyüyemeyeceği için beyin de küçük kalır. Kafatasının büyümesi sadece beynin büyümesiyle olur.
İshalli bir bebekte içine doğru çökmüş bıngıldak, bebeğin su ihtiyacı olduğunu gösterir. Acilen bebeğe yeterli miktarda su verilmesi gerekir. Bu durumda çocuk doktorunuzu arayınız. Bıngıldağın olduğundan fazla çıkıntılı durması da , kafa içi basıncının arttığına işaret eder ve doktor kontrolü gerekir.

İshal olan bebekler nasıl beslenmeli?

3 Eylül 2009 Perşembe

Bebeğiniz ne kadar duyabilir?

Bebeğiniz doğmadan duyabilir. Rahminizden çıkan seslerin uyuşturucu özelliğini ve bebeğinizin vücudunuzun dışından duyduğu ilginç sesleri hayal edin. Yeni doğan bebeğiniz özellikle yüksek perdeli kadın seslerine ve özellikle annesinin sesine karşı duyarlıdır. Araştırmalar, annelerin yeni doğan bebeklerine karşı belirli bir tonda ve sıradan konuşmalardan daha yüksek bir perdeden konuşmaya eğilimli olduklarını göstermiştir. Bu ilk diyalogların filme çekilmesi, yeni doğanların annelerin sesinin ritmine uygun bir ritimde hareket ettiklerini göstermiştir. Yeni doğanın bu ritmik geri beslemesi, hareketleri ve mimikleri, annenin iletişime devamını teşvik eder. Sizle bebeğiniz arasındaki bu ilk düet anne-çocuk iletişiminin devamının temelidir.

Ani, yüksek ve düzensiz sesler bebeğinizi ürkütürken, yumuşak, sabit ve ritmik sesler bebeğinizi sakinleştirir. Yeni doğan bebeğiniz babasının sesinden annesinin sesinden olduğu kadar büyülenmeyecektir fakat babalar için de bu dönemde işitsel bir iletişim vardır. Düz bir yere uzanın ve bebeğinizi, kulağı tam kalbinizin üstüne gelecek şekilde göğsünüzün üstüne yerleştirin. Kalp atışınız ve nefes alma hareketlerinizin birleşiminin bebeğinizi uykuya geçirdiğini fark edeceksiniz. Bu, bütün bebeklerimizle yaptığım hoşuma giden bir uygulamadır. Bu uygulama, bebeklerin nispeten gelişmemiş olan motor kapasiteleri yüzünden daha az kıpırdadıkları ve sokulmaktan daha çok memnun oldukları yeni doğan döneminde en kolay gibi görünüyor

Opr. Dr. Mustafa N.ALİHANOĞLU

Anne sütü IQ’yu etkiliyor

Anne sütü ile beslenen çocukların FADS2 adı verilen bir genin özel değişkesi sayesinde zeka düzeylerinin gelişim seviyesinde artış olduğu ortaya çıkarken, araştırmada, zeka seviyesinin yüksek olmasında anne sütünün tek başına etken olmadığı, aile, sosyal çevre gibi çevresel etkenler ile genetik faktörlerin de rol oynadığı tespit edildi.

İngiltere ve Yeni Zelanda’da 3 bin bebek üzerinde inceleme yapan araştırmacılar, FADS2 geninin özel değişkesine sahip çocukların IQ seviyesinin diğer çocuklardan 6,8 puan yüksek olduğunu buldular. Bu farkın, çocuğun sosyo-ekonomik durumu, annenin IQ’su, bebeğin doğum ağırlığı veya hamilelikte annenin yaşı gibi etkenlerle değişkenlik gösterdiği belirlendi.

FADS2 genini incelediklerini, doğumdan sonraki ilk aylarda beyinde toplanan, poliansatüre (çoklu doymamış) yağ asitlerini besleyici yağ asitlerinden dönüştüren bir enzimin anne sütünde bulunduğunu belirten araştırmacılar, bu enzimin zeka seviyesinin gelişimi üzerinde bir etkisi olabileceğini düşünüyorlar.

Hangi yaşta hangi oyuncak...

Anne babalar, bebek doğduğu andan başlayarak onun için oyuncak seçmeyi severler, oyuncak alışverişinden zevk alırlar. Bunda da haksız sayılmazlar; renk renk, çeşit çeşit oyuncaklar çocuklar kadar, biz büyüklerin de ilgisini çekmektedir. Özellikle de bebeğin henüz tercih bildiremeyeceği ilk aylarında seçtiğimiz oyuncaklar, bizim beğenimizi yansıtmaktadır. (Elbette, bizler çocukken böyle güzel ve çeşitli oyuncaklar yoktu!)

Aşağıdaki satırlar, çocuklarına uygun oyuncaklar seçmek isteyen anne babalara rehber olacaktır. Ancak unutmamalısınız ki, özellikle ilk aylarında onun en önemli oyun arkadaşı ve oyuncağı sizsiniz. Bebek ve çocuklar oynayarak öğrenir ve kendilerini geliştirirler, çevrelerindeki dünyayı oyun aracılığıyla tanırlar. Bu serüvende onun en büyük yardımcısı siz olacaksınız. Eğer birlikte oynamak için zaman ayırmazsanız, bebeğe ne oyuncak alırsanız alın pek anlam taşımayacaktır.

0-6 AY:
İlk aylarda siyah - beyaz gibi kontrast renkler içeren, kolayca görülecek oyuncaklar bebeğin ilgisini çeker. Hareket ettirilen böyle bir oyuncağı gözleriyle izleyecektir. Asıl olarak 4. ayda cisimlere uzanmaya başlayacak, bundan sonra öğrenmede oyuncakların önemi artacaktır.

Bu dönemde yumuşak küpler, çıngıraklar, yumuşak hayvan oyuncaklar, diş halkaları, kırılmayacak aynalar ilgisini çekecektir.

6-12 AY:
Neden - sonuç ilişkisini görebileceği aktivite kutusu tarzı oyuncaklar, çıngıraklar ilgisini çeker. 8-10 aylarda başparmak ve diğer parmaklarla objeleri tutabilir, böylece bloklarla ve küçük objelerle oynayabilir.

Uygun oyuncaklar;toplar, iç içe geçen kaplar, banyo için basit yüzen oyuncaklar, kalın pastel boyalardır.

12-24 AY:
1 yaş dolayında, bebek etrafındaki aktiviteleri taklit etmeyi sever. Hayali oyunları destekleyecek basit bebekler, eski giysi ve şapkalar verilebilir.

Uygun oyuncaklar; itilip çekilebilen oyuncaklar, basit yapboz tarzı oyuncaklar, yumuşak bebekler, peluş oyuncaklar, oyuncak telefon, müzik aletleri, oyuncak araba ve kamyonlar, resimli kitaplar, oyuncak mutfak eşyalarıdır.

2-3 YAŞ:
Bu yaşta daha karmaşık oyuncaklarla oynayabilir, üç tekerlekli bisiklete binebilir, oyun bahçesindeki çoğu gereçle oynayabilir. Gelişen hayal gücüyle taklit oyunları oynar, oyuncak telefonda konuşur, mutfakta yemek pişirirmiş gibi yapar , basit sanatsal faaliyetlere başlayabilir.

Uygun oyuncaklar; üç tekerlekli bisiklet, tahta bloklar, legolar, giydirip soyabileceği bebekler, puzzlelar, tebeşir, pastel boyalar, parmak boyalarıdır.

4-6 YAŞ:
Bu dönemde, arkadaşlar önem kazanmaya başlar, paylaşmayı, sıra beklemeyi öğrenir, açık havada grupla oynanan oyunlara katılabilir. İki tekerlekli bisiklete binebilir.

Uygun oyuncaklar; üç tekerlekli bisiklet, 10 parça ve üstü yapbozlar, kuklalar, giysiler, basit kutu oyunları, sanatsal faaliyetler için materyaldir.

Dr. Nilüfer Toprakçı

Her gün 133 çocuk ev kazası kurbanı

Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Nedret Uzel, Türkiye’de her gün 133 çocuğun öldüğünü söyledi. Basit önlemlerle önüne geçilebilecek kazalardan büyük ölçüde erişkinlerin sorumlu olduğunu belirten Prof. Dr. Nedret Uzel, evdeki tehlikelerin başında yangın, düşme ve yanıkların geldiği söyledi.

Merkezi İstanbul’da bulunan Çocuk Acil Tıp ve Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. Nedret Uzel, Edirne Halk Eğitimi Merkezi’nde, Türkiye Bankalar Birliği’nce başlatılan “Türkiye’nin Geleceği İçin Çocuklara Sağlıklı Bir Gelecek” kampanyası kapsamında düzenlenen “Çocukları Kazalardan Koruma” seminerinde, 1 yaşından büyük çocuklarda ölüme yol açan nedenler arasında kazaların ilk sıralarda olduğunu bildirdi.

Uzel, basit önlemlerle önüne geçilebilecek kazalardan büyük ölçüde erişkinlerin sorumlu olduğunu belirtti. Kazaların her yıl 10 bin çocukta kalıcı sakatlıklara yol açtığını kaydeden Uzel, “Ülke genelinde her yıl ortalama 1 milyon 400 bin çocuk doğuyor, ancak Türkiye’de her gün 133 çocuk ölüyor” dedi.

Ülkede her yıl kadınların yüzde 26’sının doktorsuz doğum yaptığını ve yeni doğan bin çocuktan 28’inin ilk aylarda yaşamını yitirdiğini ifade eden Uzel, Türkiye’de yıllık 5 yaş altı ölüm sayısının ise 62 bin olduğunu kaydetti.

Prof. Dr. Uzel, bebeklerin kazalardan korunabilmesi için anne ve babaların dikkatli olması gerektiğinin altını çizerek, şöyle devam etti: “Bebeği kucağınıza alırken başını ve boynunu destekleyin. Elinizde sigara, kahve çay gibi sıcak maddelerle bebeğinizin yanına gitmeyin. Oynadığı oyuncakların boyasının çıkmamasına çocuk için zararlı olmamasına dikkat edin. Bebeğe, yürürken yemek yedirmeyin. Çocuklarınıza 4 yaşından önce yüzme öğretmeyin. Boğulma vakalarının çoğu, kaza sonucu evde banyo küvetine, leğene, kovaya, bahçede kuyuya ve havuza düşmeyle gerçekleşiyor.”

YANGIN, DÜŞME VE YANIKLAR BAŞI ÇEKİYOR

Ev kazalarının en sık görüldüğü grubun, okul öncesi çocuklar olduğunun altını çizen Uzel, evdeki tehlikelerin başında ise yangın, düşme ve yanıkların geldiğini bildirdi.

1-3 yaş arası çocukların hareketli, meraklı ve araştırmacı oldukları için en riskli grubu oluşturduğunu ve her şeyi ağızlarına götürdüğünü belirten Uzel, “Temizlik için kullanılan pek çok madde zehirlidir. Yutulduğunda, göze ya da deriye sürüldüğünde ölüme neden olmaktadır” diye konuştu.

1 Eylül 2009 Salı

Devamlı anne-babasıyla birlikte olmak istiyorsa...

1 yaşında bir çocuğu, uzun süre tek başına bırakamazsınız. Ama yakanızı hiç bırakmıyorsa, yanlış bir davranışınız var demektir. Bunu öğrenmeyi deneyin!

Hiç bir çocuk, 1-2 yaşları arasında uzun süre yanında biri bulunmadan, yalnız başına kalamaz. Bunu çocuktan beklemek yanlış olduğu gibi, ciddi zararlar da doğabilir.
Fakat annesi mutfaktayken, bir yaşını doldurmuş her çocuk, kendi başına 15 dakika kadar oynayabilir.
Ama bazı çocuklar böyle davranmaz, sürekli olarak anne ya da evdeyse babalarından ilgi beklerler. Sürekli kendileriyle ilgilenilmesini, kendileriyle konuşulmasını isterler. Acaba bu nun nedenlerini nerede aramak gerekir.
Bu konuda pedagoglarla konuşarak, ikinci yıl içinde yeterince gelişmemiş kişiliğin en önemli yanlarını ve bunun nedenlerini, anne-babanın göstermesi gereken davranışları, üç temel sorundan hareket ederek derledik:

BİRİNCİ SORUN: "Çocuğuma fazla yasaklamalar mı koyuyorum"-Çocukların ikinci yaşlarına bastıktan sonra, hâlâ tek başlarına oynayamadıklarını izah eden ve en sık rastlanan sebep, genellikle budur. Anne-baba, çocuğa fazla yasaklar koymuş, bu yasakların nedenlerini ise, yeterince açıklamamıştır. Bu yüzden çocuk, sürekli olarak yaptığı her işin yasak olup olmadığını öğrenmek amacıyla, anne veya babasına soru sormak ihtiyacındadır.
Oysa, anne-baba bir araya gelip, çocuğa, koyacakları yasaklamaları birlikte kararlaştırmalı, her yasağın neden gerekli olduğunu, çocuğa en iyi biçimde izah etmenin yollarını araştırmalıdır. Bunun etkisi zamanla görülecektir. Çocuk, daha serbest olacak, kendi başına hareket etmeye başlayacaktır.

İKİNCİ SORUN: "Çocuğuma kendi başına halletmesi için yeterince sorun bırakıyor muyum?" — Bazı anne-babalar, çocuklarını o kadar çok himaye ederler ki, bu durum en sonunda çocukların kişiliklerinin gelişmesini frenler. Anne-baba, çocuğa çok sık yardım etmekle ona zarar vermiş olur. Örneğin, çocuk bir ipe boncuk dizmek mi istiyor? Ama annesi çoktan ipi eline almıştır bile. Sözde ona yardım etmektedir. Çocuk merdivenleri yalnız başına mı inmek istiyor? Baba hemen yanı başında bitecek, onu korumakta, tutmakta veya hemen kucağına alıp taşımakta gecikmeyecektir. Bu tür davranışlar, çocukların kişiliğinin gelişimini elbette engellemektedir': Anne-babalar.
çocuklarının ufak güçlüklerle karşılaştığını gördükleri zaman, derhal müdahale etmemeli, kendiliklerinden bu güçlüğün üstesinden gelip gelemeyeceğini anlamak için sabır göstermelidir.

ÜÇÜNCÜ SORUN: "Çocuğumun Şu anda her zamankinden daha mı çok bana ihtiyacı var?" Eğer anne-baba, çocuğunu fazla sıkmadığı şımartmadığı halde, çocuğun bağımlılığı sürüyorsa, bu genellikle çocuğun, olumlu veya olumsuz, fazla ilgi görememesinden ruhsal yönden tatmin olamamasından ileri gelebilir. İlgisizlik nedeniyle, çocuk anne ve babasını tam olarak tanıma imkânını bulamamıştır. Çocukta yeterince güven duygusu da gelişmediğinden, her an anne-babasını yanında görmek ihtiyacını duyar. Bu güvensizlik duygusu, çocuğun o güne dek annesinden-babasından uzun süre ayrılmamış olmasıyle de ilgili olabilir. Böyle durumlarda anne-baba, kendilerini çocuklarına daha iyi tanıtmalı, güven duymasını sağlamak için onunla yeterince ilişki kurmalı, gerekli ilgiyi göstermelidir. Çocuk güven duygusu geliştikçe ve anne-babasını tanıdıkça, yalnız başına oynamaya başlayacaktır.

Bebek Çamaşırları

Bebeğin çamaşırlarına nasıl bir özel ilgi göstermeliyiz?

Bu çok önemli bir sorudur, çünkü bebeklerin ciltleri çok hassastır ve alt bezlerini ya da çarşaflarını da temizlemek oldukça güçtür. Her anne, bebeğinin giysilerinin beyaz ve canlı renklerde olmasını arzu eder, hatta bazılan için anne olarak yeterliğinin derecesi o giysilerin durumuna bağlı olabilir! Ama lekeler de bebeklerin bir parçasıdır. Çiş ve kaka lekeleri çarşaflan ve alta giyilen giysileri lekeler, bebeklerin tükürdükleri yiyecekler de önlüklerinin ve üst giysilerinin çok kirli gözükmesine neden olur. Portakal suyu gibi pek çok bebek maması da zor lekeler bırakır.
Kuvvetli beyazlatıcı ve deterjanlar çamaşırlarınızı beyaz ve parlak, yumuşatıcılar da yumuşacık yapabilir, ama bunlar aynı zamanda bebeğinizin hassas cildini tahriş ederek belki de ancak bir ayda iyileştirebileceğiniz kızarıklıklara neden olabilir. İşte hem giysilerinizi tertemiz yapacak, hem de çocuğunuzun hassas cildindeki tahrişleri engelleyecek bazı öneriler:
Bütün kirli çamaşırları bir kere soğuk su ile durulanın. Sıcak su bazı lekelerin sabitleşmesine neden olabileceği için sıcak su kullanmayın ve bol soğuk sudan geçirin. Sonra bir enzim solüsyonu kullanmanızı öneririm. Bunlar çeşitli markalarda olabilirler, ama çeşitli lekeleri çıkartmadaki etkililikleri ile tanıtılırlar. Bu solüsyonun, giysilerde mucizeler yarattığını göreceksiniz. Lekeleri yaratan maddelerin kolayca çözülmesini sağladığı halde, hem kumaşı yıpratmadığını, hem de bebeğinizin cildini tahriş etmediğini farkedeceksiniz. Bu solüsyondan çıkardığınız giysileri de yeniden durulayın.
Şimdi çamaşırlannızı makinanızda yumuşak bir deterjanla yıkayın. Eğer çocuğunuzda kızarıklıklar oluşursa, ikinci bir durulama yapın. Çamaşır suyu kullanmaktan kaçının.
Yumuşatıcılar giysilerin ya da bezlerin yumuşacık olmasını sağlarlar ama kurutucunun içine konanlar bazen çocukların hassas ciltlerinde tahrişlere neden olabilecek bazı artıklar bırakabiliyor. Bu nedenle, çamaşır makinasına konan yumuşatıcıları tercih edin. Bazı bebekler yumuşatıcıların içindeki kokuya tepki gösterebilir, ancak çoğu bundan rahatsız olmazlar.
Yıkadıktan sonra, çamaşırları kurutun. Her zaman için dışarıya asılıp, güneşte kurutulan çamaşırları terih ederim. Ama bunun mümkün olmadığı bir yerde oturuyorsanız, kurutma makinanız da işinizi görecektir.
İyi anababalığın zevkli yanlarından biri de, bebeğinizin yumuşacık ve tertemiz olmasını sağlamaktır!

Yazının Kaynağı: Anababaların En Çok Sorduğu Soruların Cevapları / Dr. Grace Ketterman

10-16 Aylık Bebekle Oynayabileceğiniz Oyunlar

Çocuğunuzu üst ve alt vücut gücünü kullanmaya özendirmek, ayrıca iletişim becerilerini güçlendirmek için aşağıdaki önerileri deneyin:

Basamaklardan güvenli iniş! Önce ayaklarını çevirip geriye dönmesine ve ayaklarıyla aşağıdaki basamağı yoklayıp bulmasına yardım ederek, bebeğinize merdivenden nasıl güvenli inileceğini öğretin. Bebeğinizin basamağa yaklaştığı her seferde, "geriye dön" ya da "önce ayaklar" gibi tutarlı yönlendirme sözlerini kullanın.

"Üst üste yığ, vur devir" oyunu! Çocuğunuzun blokları ya da plastik kupaları üst üste yığmasını ve ardından ellerini kullanarak va da yığına dolgu torbalar ya da küçük toplar fırlatarak bunları devirmesini sağlavın. Bu, el-göz eşgüdümünü ve üst vücut gücünü geliştirir.

Çocuğunuza farklı türden kâğıtlar (ofis kâğıdı, mumlu kâğıt, alüminyum folyo vs.) verin ve bunları yırtmaya ya da buruşturmaya özendirin. Bu etkinlik ellerindeki küçük kasları geliştirmesine yardımcı olur ve yeni kavramlarla (örneğin, farklı kâğıtların farklı fiziksel özellikler taşıdığı olgusuyla) tanışmasını sağlar.

Farklı kâğıtların çıkardığı sesler üzerine konuşun. Görünüşe bakılırsa, en çok hangi sesler ve kâğıtlar hoşuna gidiyor? Bunu nasıl anlıyorsunuz?
İleri geri iletişimi özendirmek için aşağıdaki önerileri deneyin:
Çocuğunuzu belinden tutun ve ileri geri sallarken şu tekerlemeyi ezgiyle söyleyin: "Fış fış kayıkçı / Kayıkçının küreği / Hop hop eder yüreği / Akşama fincan böreği". Tekerlemenin "yüreği" kısmında çocuğunuzu havaya kaldırabilir ve burnunuzu boynuna sürtebilirsiniz. Bir müzik çalın ve çocuğunuzla dans edin. Ellerini tutun ve bir yandan diğer yana sallayın. Dizgini ona bırakın ve kendisini hareket aracılığıyla nasıl ifade ettiğini anlamaya çalışın

Haydi yapıştıralım oyunu. Bebeğinizi yüksek sandalyesine yerleştirin ve yapışkan tarafı dışarıda olan bir koli bandı ilmeğini eline verin. Bırakın, bandı parmaklarıyla, elleriyle ve kollarıyla yoklasın. Yapışkanlığa nasıl bir tepki veriyor? Size ne tür duygular iletiyor? Merak, eğlenme, düş kırıklığı ya da sinirlenme duygularından hangisini gösteriyor?

Yazının Kaynağı: Hamilelik, Doğum ve Bebek Bakımı El Kitabı

Bebek Temizliği

Bebeğin dünyaya gelmesiyle birlikte onun temizliği ve bakımını nasıl yapacağınıza dair bir takım tereddütleriniz ortaya çıkabilir, göbek kordonu, yıkanması, cilt bakımı, saçları, elleri, tırnakları ve daha bir çok konuda bilmeniz ve yapmanız gerekli bakımları vardır. Bebeğin temizliğini ve bakımını yaptığınız su, bakterilerin yok olması açısından temiz, kaynatılmış olmalı ve ılık kullanılmalıdır.

Göbek Kordonu

Genellikle göbek kordonu doğumdan sonra 10 gün içinde düşer. Bu süre içersinde hergün en az 2 kere bu bölgeyi temizleyip hijyen sağlamalısınız, temizleme işlemi için doktorunuzun önereceği bir antiseptiğe batırılmış veya alkole batırılmış gazlı bez veya pamuk kullanabilirsiniz. Kordon tamamen iyileşene kadar, nadir de olsa enfeksiyon kapma riski vardır. Herhangi bir enfeksiyon veya kanama durumunda hemen doktorunuza başvurunuz. Göbek kordonu ve bu bölge kuru tutulmalıdır, bebek bezinin kordonun üzerine gelmemesine ve bu bölgeye ıslaklık veya bebeğin tuvaletinin gelmemesine özen gösteriniz, bu özen sonucunda kordon daha kolay düşecek ve iyileşecektir. Göbek bağı düştükten sonrada yara tamamen kapanana kadar o bölgenin her gün temizlenmesi gerekir.

Eller

Bebeklerin ellerini temizlemek için temizleme sütleri veya bebek sabunları kullanabilrsiniz. günde en az 3-4 kez olmak üzere yumuşak ve ıslak bir süngerle temizliyebilirsiniz ve kurulayabilirsiniz.

Tırnaklar

Yeni doğan bebeklerde ve ilk haftalarda bebeklerin tırnaklarına çok dikkat etmek gerekir çünkü keskin tırnaklar hem sizin hemde bebeğin yüzünün çizilmesine ve bebeğin kendine zarar vermesine neden olurlar. Bunu önlemek için hem bebeğin ellerine eldiven takmanız hemde tırnakları kesmeniz gerekir. Ufak bebek çıt çıt makasları ile veya kenerları sivri olmayan tırnak makasları ile bu işlemi yapmanız uygundur. Eğer bebeğiniz çok huzursuz oluyorsa tırnaklarını uykusunda kesebilirsiniz.

Saçlar

Saçlar yağlanma oldukça ve banyo sırasında yıkanmalı ve saç yıkama işleminde göz yakmayan ve bebeğin cilt yapısı için özel üretilmiş olan bebek şampuanları kullanılmalıdır.

Gözler

İlk aylarda bebeklerin gözlerinin çapaklanması çok doğaldır, çapakları temizlemek için su ve pamuk kullanabilirsiniz. Bebeğin gözlerinin yanmaması ve tahriş olmaması için kesinlikle sabun kullanmamanız gerekir.

Kulaklar

Islatılmış bir parça bezle kulak temizliğini yapabilirsiniz. Pamuklu çubuk kullanırsanız, kesinlikle kulak içine SOKULMAMASI gerekir, sadece görünen yerleri, dışını ve çevresini temizlemeniz gerekir.

Burun

Her sabah kontrol edilmeli ve her pislik görüldüğünde ve tıkandığında temizlenmelidir. Çok yumuşak bir mendil veya pamuklu çubuk ile temizlenebilir. Pamuklu çubuğun kulak temizliğinde olduğu gibi kesinlikle burun içine SOKULMAMASI gerekir.

Alt Temizliği

Bebeğin altını ilk haftalarda çok sık değiştireceksiniz ve her değişim sırasındada altını temizleyip kuru tutmanız gerekecek, aksi halde ıslak kalan bebeğin cildi zarar görür, bebeğin rahatsız olmasına ve pişik olmasına neden olur. Bebeğin altının her ıslandığında yada kirlendiğinde değiştirilmesi zorunludur. Alt temizleme işleminde kullanacağınız tüm malzemeleri bir arada ve toplu tutmanız bu işlemi rahat yapmanızı sağlayacaktır. İlk aylarda alt temizliği için ılık su kullanmanız daha doğru olacaktır, daha sonraki aylarda ise bebekler için üretilen ıslak mendilleri kullanabilirsiniz. bebeğin alt temizliğini yaparken kullanacağınız mobilya ünitesi önem kazanmaktadır. Eğer bu iş için üretilmiş bir mobilya ünitesi kullanırsanız, güvenli bir şekilde ve bütün malzemelerinizin elinizin altında olması avantajından yararlanarak ve bel ağrıları ile uğraşmadan kolayca temizlik işlemini yaparsınız. Bebeğin altını sık değiştireceğiniz için onu oyalayacak bir oyuncak kullanabilir veya ilgisini başka bir yere çekerek daha rahat temizlik yapabilirsiniz. Temizlik işlemine başlamadan evvel, diğer temizlik işlemlerinde olduğu gibi ellerinizi çok iyi yıkamalısınız. Bebeğin bezini değiştirirken altınıda her seferinde çok güzel temizlemelisiniz. Kız bebeklerin temizliğinin önden arkaya doğru yapılması önemlidir. Her temizleme işleminden sonra yumuşak bir havlu bez yada kağıtla kurulayıp koruyucu krem sürmeniz gerekir. alt temizleme ve değişim işlemi sırasında altının biraz açık kalması ve hava alması yararlıdır. (tabiki bebeğinizi üşütmeden). Erkek bebeklerde sık görülen bir olay tam siz altını açtığınızda tuvaletini yapmasıdır, buna dikkat edin ve tam altını açtığınızda böyle bir şey yapabileceğini aklınızda tutup hemen bezi üzerine tutun.
PİŞİK her bebekte zaman zaman görülebilen ve annelerin en çok dikkat etmesi gereken bir durumdur. Pişik bebeğin altının ıslak veya kirli kalmasından dolayı bacak aralarının ve kalçasının tahriş olmasıdır. Bu durum bebeğe çok rahatsızlık verecektir. Pişikleri önlemek için bezi sık değiştirmeli bebeğin altını ıslak ve kirli bırakmamak gerekir. Ayrıca koruyucu krem kullamanız doğru olacaktır. Pişik oluştuğu zaman doktorunuza danışın, bez değişimini daha fazla yapın, pişik kremi kullanın, daha emici ve kaliteli bezler kullanın.

Yazının Kaynağı Fatma Eren ( Bebek Dosyası )

Babanın Çocuk Gelişimi Üzerindeki Etkileri

Araştırmalar göstermektedirki babanın yakın ilgisinin, çocuğun sosyal, fiziksel ve duygusal gelişimi üzerinde olumlu etkileri vardır.

. İlk aylarda baba tarafından yoğun ilgi ve bakım gören bebeklerin çevreleriyle iletişim kurmada daha istekli olduğu belirtilmektedir.
. Babanın çocuğun bakımıyla yakından ilgili olması özellikle erkek çocuklarda, ileriki yaşlarda karşı cinse şiddet uygulama eğilimini düşürmektedir. Tek başına bir anne tarafından yetiştirilen çocuklar büyüme süreçlerinde sadece anneyle beraber oldukları için en ufak mutsuzluklarını ya da sorunlarını bile direk anneye bağlayabilir ve ileriki yaşlarda anneye, dolayısıyla karşı cinse karşı olumsuz tepkiler geliştirebilirler. Babanın çocuğun büyüme sürecindeki aktif rolü ise bu olasılığı düşürmektedir.


. Yapılan araştırmalar babalarının yakın ilgisiyle büyüyen çocukların genelde kendilerini ifade etme ve iletişim kurabilme konusunda daha becerikli olduğunu göstermiştir.
. Babanın, çocuğun bireyselleşmeyi öğrenmesi üzerinde rolü büyüktür. Çünkü anneler çocuk bakımında çok daha korumacı, denetleyici bir yaklaşım sergilerken babalar çocuğun çevreyi ve hayatı keşfetme aşamasında ona daha fazla özgür alan bırakmayı tercih eder.



Örneğin çocuk hayatında ilk kez yabancı bir varlıkla (bir köpek, yeni bir oyuncak gibi) karşılaştığında anne çocuğa mümkün olduğunca yakın durarak onun rahatlamasını, güvende hissetmesini sağlar. Oysa babalar genellikle daha geri planda kalarak çocuğun bu yeniliği tek başına keşfetmesine olanak sağlar. Böylelikle çocuk ebeveynlerden ayrılmak durumunda kaldığında ya da yabancı kişilerin yanındayken de rahat olmayı, ağlamamayı öğrenir.
. Yetişme sürecinde babanın aktif rol oynadığı çocukların içgüdülerini kontrol etmede ve sosyal adaptasyonda daha başarılı oldukları bilinmektedir.

Pnömoni (Zatürre)

Pnömokok adlı bir bakteri tarafından oluşturulan zatürre,birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bir hala sağlığı sorunu olmaya devam etmektedir. Bu mikrop,damlacık enfeksiyonu şeklinde aksırık ve hapşırıkla hasta insanlardan sağlam kişi ve çocuklara bulaşmakta ve öncelikle akciğerlere yerleşmekte ve zatürreeye neden olmaktadır. Hastalık yüksek ateş,öksürük,halsizlik ve solunum yetmezliği oluşturmakta ve bundan da öte vücuda giren mikrobun kan yoluyla yayılması sonucunda menenjite neden olabilmektedir. Etkin tedavi edilemeyen bebekler ve çocuklar bu hastalık nedeniyle hayatlarını kaybedebilmektedir. Özellikle yetişkinlerde görülen menenjitlerin % 60-70 nedeni pnömokok adı verilen bu mikroptur. Son zamanlarda oldukça artan bilinçsiz ve doktor kontrolsüz antibiyotik kullanımı bu mikrobun ilaçlara karşı direncini arttırmış ve sonuçta bir çok antibiyotik bu mikroba karşı etkisiz kalmıştır. Bu nedenle pnömokokların meydana getirdiği zatürre ve mikroba bağlı beyin iltihaplarından korunmada tek ve en güvenilir yol kişilerin aşılanmasıdır.

Pnömokok aşısı
Pnömokok aşıları, bu hastalığı meydana getiren başlıca mikropların etkisiz hale getirilmesi ile hazırlanan karma aşılardır. Pnömokok aşıları, konjüge (PCV) ve polisakkarid (PPV) olmak üzere 2 çeşittir. PCV, 2 aylıktan itibaren uygulanabilen ve 2-4-6. aylarda 3 doz ve 12-15. aylar arasında uygulanan tekrar doz olmak üzere toplam 4 doz uygulanmalıdır. PCV aşısı, çocuklarda hastalığa en çok neden olan 7 pnömokok tipine karşı koruma sağlamaktadır. PPV, 2 yaşından itibaren uygulanabilen ve tek doz uygulanması önerilen bir aşıdır. Çocuklarda ve erişkinlerde hastalığa en çok neden olan 23 pnömokok tipine karşı koruma sağlamaktadır, bu tipler % 95 sıklıkla görülen mikrop tipleridir. PPV, özellikle pnömokokların neden olduğu hastalıklara karşı risk altında olan, özellikle dalağı alınmış ya da bağışıklık sistemi baskılanmış kişilere önerilmektedir.

Bebeklik Döneminde Duygusal Gelişim

http://www.babystar.com.tr/duygusal_gelisim.aspx

KALORİ CETVELİ


Bebeğinizin Kilosu

Bebeklerin çok şişman ya da zayıf olması, anne babalar için endişe kaynağıdır. Şişman bebeğin ileride şişman olacağı, zayıf bebeğin ise sağlıksız olduğu endişesi ile anne babalar mutsuz olur. Aslında anne babaları mutlu etmek küçük bir bebek için bile zordur. Çocuklar doğumdan itibaren ayda bir, bir yaşından üç yaşına kadar da iki ayda bir tartılmalıdır.

Çocuklardaki ölçümler arasında kilo artışı görülmezse, aksayan bir şeyler olduğundan şüphelenilebilir. Eğer doktorunuz çocuğunuzun normal gelişim sınırları içinde olduğunu söylüyorsa (bkz. Kız ve erkek çocuklar için gelişim grafiği), çocuğunuz normaldir.

Siz yemek yediğinizde doyduğunuzu nasıl anlıyorsanız, bebeğiniz de anlıyordur. Ona “çok zayıf, doymamıştır; biraz daha yedirelim” gerekçesi ile yemek yedirmek yanlıştır. Bırakın bebeğiniz ne kadar yemek yemek istediğine kendisi karar versin.

Bebeklerin az beslendiği, gelişim eğrisindeki gerileme ile anlaşılabilir. Eğer böyle bir gerileme yoksa, az yiyor diye düşünmenize gerek yoktur.

Bebeklerin çok şişman olması da, ileride çok şişman olacakları anlamına gelmez. Bebeklere, zayıflamaları için rejim uygulanmaz. Ancak yeme şekilleri daha sağlıklı hale getirilerek uygun kiloda olmaları sağlanır. Bebek uzun süre aşırı kiloda devam ederse, hareketleri ağırlaşacaktır.

Hareketlerinin ağırlaşması, kilosunun daha da artmasına ve kısır döngüye girmesine neden olabilecektir. Ancak, tombul görünümlü bir bebek normal sınırlar içinde olabilir. Çünkü, bebeklerin kas dokuları çok gelişmediği için yağ dokuları daha fazla görünür. Yürümeye başladıktan sonra genelde kilo verirler. Yürümeye başladıktan iki üç yıl sonra hâlâ tombul bir bebekse, bu ileride şişman olacağının göstergesi sayılabilir. Ancak, 4-5 aylık bir bebek tamamen sağlıklı besleniyorsa, şişman ya da zayıf diye endişelenmek yersizdir.

Bebeğinizle Sorunsuz Yaşamanın 8 Sihirli Yolu

Evet, annelik zor bir sanat! Hele yeni bir anne için bebeğiyle birlikte geçirdiği ilk dönemler mutluluk kadar zorlukları da beraberinde getiriyor. Bebekle ortak yaşamı olabildiğince sıkıntısız ve rahat geçirebilmek, bazı püf noktalarıyla sizin elinizde… 9 pratik öneriyle bebekli yaşam sizin için artık daha kolay!

Anne olduğunuz andan itibaren sizi zorlu ama keyifli bir maraton bekliyor. Bebeğin uykusu, beslenmesi ve eğitimi tüm dünyanızı dolduran rutin bir görev haline geliyor. Zaman zaman zorlanmanız son derece normal. Gece uykularının bölünerek bebeğin beslenmesi, temizliğinin yapılması, her türlü problemini çözmeye çalışmak sizi kimi zaman çok zor durumda bırakabilir. Ama bütün bunların kısa bir süre için geçerli olduğu ve günler geçtikçe her şeyin düzeleceğini sakın aklınızdan çıkarmayın. İşte sizlere bu en zor ama en tatlı günlerinizde hem bebeğiniz hem de kendiniz için hayatı kolaylaştırmak için birkaç tavsiye…

• Bebeğinizi beslerken

Bebekler için özellikle ilk aylardaki beslenme çok önemli. Bu nedenle bir beslenme düzeni oluşturmanız gerekiyor. Bebeğinizin ne zaman acıkacağı belli olmadığı için her zaman biberon, mama gibi gereçleri hazırda bulundurun. Gece beslenmelerinde ise, rahatça oturabileceğiniz bir koltuğu tercih ederseniz hem siz hem de bebeğiniz yarar görecektir. Aklınızda olsun!

• Bebeğinizi uyuturken

Genelde bebeklerin uyku saatlerinin belli bir düzeni oluyor. Ancak bu kural bütün bebekler için geçerli değil! Böyle zamanlarda öncelikle bebeğinizin aç olup olmadığını ve altının temiz olduğunu kontrol etmenizde yarar var. . Daha sonra sessiz ve çok fazla ışık olmayan bir odada bebeğinizi uyutmaya çalışın. Bebeğinizi uyuturken ona ninni söylemek ya da onu okşamak hem bebeğinizi hem de sizi rahatlatıyor.

• Bebeğinizin banyo zamanı

Banyo yapmak, kimi bebekler ve çocuklar için eğlenceli bir oyun saati gibi kabul edilirken, kimileri için ise adeta bir kabus! Siz bir anne olarak, çocuğunuz için banyoda geçirilen dakikaları zevkli bir oyuna dönüştürebilirsiniz. Bunun için çocuğunuza banyo yaptırırken onun sevdiği, suda yüzebilecek oyuncaklarını yanınıza alın. Güzel kokulu sabunlar, göz yakmayan şampuanlar ve köpükler çocuğunuz için ayrı bir eğlence. Banyo yaparken şarkı söylemek ve suyla küçük şakalar yapmak da çocuğunuzu eğlendiriyor.

• Dışarıya çıkarken

İster günlük alışverişler için olsun, ister uzun süreli bir seyahat için olsun bebeklerle ve çocuklarla dışarı çıkmak her zaman zor. Kalabalık içinde kaybolma tehlikesinin yanı sıra, çocuklar bir süre sonra sokakta dolaşmaktan sıkılabilir. Böyle durumlar için çocuğunuzun sevdiği bir oyuncağı yanınıza alın. Ayrıca çocuğunuz acıktığında ya da susadığında tedbirli olmak için su ve bisküvi gibi ihtiyaçları da çantanızdan eksik etmeyin.

• Oyun için hazırlanın

Her yaştaki çocuk için oyun ayrı bir önem taşıyor. Bebekler daha çok değişik sesler çıkaran, yumuşak oyuncaklardan hoşlanırken, yaşları büyüdükçe oyun ihtiyacı ikinci bir kişinin katılmasıyla renkleniyor. Çocuğunuzla birçok şeyi paylaştığınız gibi oyun saatlerinde de fırsat buldukça onun yanında olmalısınız. Çocukla geçirilecek uzun saatlere gerek yok. Dolu dolu birkaç dakika bile onu mutlu etmek için yeterli. Seçeceğiniz oyunların, eğlendirici olduğu kadar eğitici olmasına da dikkat edin.

• Neler yapabilirsiniz…

Özellikle yürüme çağlarında çocuklar çok hareketli olurlar ve oyuna daha çok ihtiyaç duyarlar.

- Emekleyerek sizden kaçan bebeğinizin arkasından giderek onu yakalamaya çalışarak eğlendirebilirsiniz.

- Bebeğinizle birlikte jimnastik yapabilirsiniz, müziğin ritmine uyan hareketlerle dans edebilirsiniz.

- Eğer çocuğunuz biraz daha büyükse birlikte kitap okumak, hamurla yapılan el işleri gibi faaliyetler de onun için eğlenceli.

• Bebeğiniz ağlıyorsa

Bebekler genelde acıktıklarında, altları kirlendiğinde ya da uykuları geldiğinde bunu ağlayarak annelerine anlatmaya çalışıyorlar. Yaşları büyüdükçe, kızgınlık, keyifsizlik ya da herhangi bir isteğini ağlamayla belirtiyorlar. Böyle durumlarda öncelikle sakin olmalı ve sinirli hareketlerden kaçınmalısınız. Eğer ağlamanın nedenini anlayabildiyseniz, işiniz kolay. Ama nedensiz bir ağlama ise telaşlı hareketler yapmak yerine sakin olun, onu kucağınıza alın ve okşayın.

• Küçük yaramazlıklar yaptığında

Yaramazlık durumlarında aynı olayın bir kez daha tekrarlanmaması için ona uyarılarda bulunun. Yaptığının kendisine verebileceği zararları anlatın. Tüm bu uyarılarınız sonuç vermiyorsa, o zaman küçük cezalar verebilirsiniz. Örneğin; odasını toplaması, sevdiği bir programı izlemesine izin vermemek bu cezalar arasında sayılabilir. Tabii bu cezalar onu isyan ettirmemeli.

• Misafirleriniz geldiğinde

Akşam ya da gündüz için konuklarınız var ve hazırlık yapmak zorundasınız. Oysa bebeğiniz ya da çocuğunuza da zaman ayırmanız gerekiyor. Böyle bur durumda onu da mutfağa yanınıza alın. İşinizi yaparken, mama sandalyesinde oturarak sizi izleyebilir ya da eline verdiğiniz oyuncaklarıyla ilgilenebilir. Akşam misafirler geldiğinde çocuğunuzun sorun çıkaracağını düşünüyorsanız, önceden onunla konuşun ve ev sahibi olduğunu söyleyin.

Bebeğinizi nasıl giydirmelisiniz?

Normal doğum ağırlığındaki bir bebeğin giyimi bulunduğu ortamın sıcaklığına göre değişir.

Bilinmesi gereken 3 önemli madde vardır.

1- Bebek üşüdüğü zaman nefes alma hızı artar ve huzursuzlaşır
2- Üstelik bebeklerin en büyük ısı kaybı başlarında olur
3- Bebeğin üşüdüğü ellerinden veya ayaklarından değil, giyimli olan bir bölgesi ellenince anlaşılır.

Bebeğinizi giydirirken bu noktaları atlamayın:

Yenidoğan döneminde bebeğinizi yatak, karyola veya değiştirme masası gibi düz bir yüzeyde giydirin.
Bebeğinizin kafasından bir giyisiyi geçirirken, yakasını açın. Burnuna ve kulaklarına dikkat edin. Düğmeli değil, çıt çıtlı tulumları tercih edin.
Kollarını giydirirken, elinizi kolun içine sokarak, bebeğinizin elini kavrayın ve daha sonra kolu geçirmeye özen gösterin.
Giyisilerini çıkarırken, sırtını ve başını destekleyerek önce kolları çıkarın.

Hangi kumaşlar tercih edilmeli?

Bebeklerin cildi oldukça hassas olduğundan, tene temas edecek giyisilerin yüzde 100 pamuklu kumaşlardan üretilmiş olması önem taşır. Bu tür kumaşlar bebeği terletmez, cildini tahriş etmez. Ayrıca sık yıkamaya uygundur. Giysinin yıkama talimatında yazılı kurallara uyulduğu sürece uzun süre de dayanır

Bebek Büyütürken Yapılan 10 Hata

Hayatımızın en değerli varlıklarını yetiştirirken yıllardır aynı hataları tekrarlayabilirsiniz. Uzmanlar, iyi niyetle yapılan bazı yanlışların çocuğa olumsuz etkileri olduğuna dikkat çekiyor.

Her kadının hayatındaki en güzel süreç olan hamilelik ve doğumda bilinçli davranmak büyük önem taşıyor. Dr. Feyza Çivici Gümüş; çocuklarımızı büyütürken yaptığımız ve birer şehir efsanesinden ibaret ‘geleneksel hataları’ anlattı.

Sütüm yetmiyor, mama vermeliyim

Yeni annelerin en çok endişe ettiği konulardan biri, bebeğin aç kalma ihtimali. Bu nedenle de çoğu zaman bebekler gereksiz yere mamayla besleniyor. Oysa anneler, sütünün yetip yetmediğini bebeğinin çişini takip ederek anlayabilir. 24 saatte en az 5-6 kez bezini ıslatan bebek, anne sütüyle doyuyor demektir. Anne sütü yetersizliğine ancak bir çocuk hastalıkları uzmanı doktor karar verebilir ve onun tavsiyesi gereğince mama takviyesine başlanabilir.

Şekerli su sarılığa iyi gelir

İlk günlerde anne sütünün gelmesinde yaşanabilecek bir sorun, bebeğin zayıflamasına ve sarılık oluşumuna yol açabilir. Halk arasında, aç kalan ve az idrara çıkan bebeklere şekerli su verilmesi önerilir. Oysa bebeğin beslenmesinde şekerli suyun yeri yoktur.

Çocuk 2 yaşına geldi, bezi bırakmalıyım

İki yaş, çiş eğitimi vermek için başlangıç dönemidir. Ancak çocuk bu konuda asla zorlanmamalı, altına kaçırdığı için kızılmamalı, sık sık tuvalete tutularak eğitime tabi tutulmamalı.

Gürbüz çocuk sağlıklı olur

Gürbüz çocuk, sağlıklı çocuk değildir! Dengeli beslenen çocuk, zayıf da olsa sağlıklı kabul edilir. Çocukları asla yemek yeme konusunda zorlamayın, yemediği zaman beslenmeyi sonlandırın.

Çocuk sıcak havayı sever

Çocuklar, her zaman terlemeyeceği şekilde giydirilmeli. Üşüyeceği korkusuyla çocukları çok giydirmek ve sarıp sarmalamak, terlemeye ve hasta olmaya yol açar. Pamuklu kıyafetler tercih edilmeli, içinde naylon karışımı olan ve özellikle polar tipinde olan kıyafetler giydirilmemeli.

Fazla hareketle terler, hasta olur

Hasta olur endişesiyle çocuğun hareket etmesini kısıtlamak çok yanlış bir yaklaşım. Her çocuk hareket edince terler; terleyince üstünü değiştirebilirsiniz! ‘Çok terledin artık yerine otur’ demek, onu tembel, hantal ve mutsuz yapar. Zaman içinde metabolizma hızı azalan çocuk, hızla kilo almaya başlar. Hareket etmelerini kısıtlamaktansa, spora (yüzme, basketbol vb) yönlendirin.

Şaşılık büyüyünce geçer

Çocuklarda şaşılık bir yaşına kadar fizyolojik kabul edilir. Ancak bir yaşından sonra düzelmeyen şaşılıklar için mutlaka göz doktoruna başvurulmalı. Bir yaşından önce bebeklerde Nistagmus (göz küresinin istemsiz titremesi) görüldüğünde de mutlaka muayene ettirilmeli.

Fitil vereyim rahatlasın

Çok zorda kalmadan ve doktor tavsiyesi olmadan ne fitil ne de ilaç kullanılmalı.

Biberon ve emziği çok seviyor

Bİberon ve emzik hiçbir çocuğa önerilmiyor. Biberon; bebekte ‘meme başı şaşkınlığı’na yol açıyor ve anne göğsünden soğutuyor. Mamayla beslenmek zorunda kalan bebeklerde, biberon en geç 2 yaşında bırakılmalı. Emzik de, damak yapısını bozabiliyor ve çocuğun enfeksiyon kapmasına yol açabiliyor.

Dondurma hasta eder

Dondurma, tüm çocukların sevdiği ve faydalı bir gıdadır. Boğaz ağrısına neden olmaması için yalayarak yenmeli ve yanında su içilmeli.