30 Ocak 2010 Cumartesi

İyot yetersizliği zekâyı olumsuz etkiliyor

Sağlık Bakanlığı'nca başlatılan "İyot Yetersizliği Hastalıklarının Önlenmesi ve İyotlu Tuz Kullamı Programı" ile iyot yetersizliğinin yol açtığı zekâ geriliği ve öğrenme yeteneğinde azalma, algılama güçlüğü gibi sorunların ortadan kaldırılması hedefleniyor. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, yaptığı yazılı açıklamada, iyot yetersizliğinin yol açtığı hastalıkların çocukların bedensel ve zihinsel gelişimini olumsuz etkileyen önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu kaydetti.

Akdağ, iyot yetersizliğinin önlenebilir zekâ geriliklerine neden olduğuna dikkat çekti. İyot yetersizliğinin çocuk ve yetişkinlerde guatr hastalığına neden olduğunu belirten Akdağ, Türkiye'de guatr görülme sıklığının erişkin ve çocuklarda yüzde 30.3, okul çağı çocuklarında ise yüzde 31.8 olduğunu bildirdi. Akdağ, "Halkımız evlerine aldıkları tuzun iyotlu olmasına, tuzun iyot içeriğinin korunması için serin ve kuru yerde saklanmasına özen gösterilmelidir" dedi.

Zeka testleri önemi ve geçerliliği...

Zekanın tanımlanması güçtür. Zekanın tanımı ve ölçülmesi ile ilgili olarak çok sayıda kuram mevcuttur. Zeka dendiğinde aklımıza genellikle zihinsel yetenek gelir.

Zeka testi olarak adlandırılan ölçme araçları da zihinsel yeteneği ölçmeyi amaçlarlar.

Zeka Testlerinin Geçerliği
Geçerlik testin ölçmeyi amaçladığı şeyi ölçebilme gücüdür. Zeka testinin geçerliği denilince de testin zekayı gerçek anlamda ölçebilme güçünü anlıyoruz. Zekanın beynin iki yarım küresinin bazı fonksiyonlarının toplamı olduğu varsayımıyla her iki yarım küreye ait bazı fonksiyonları ölçen testler geliştirilmiştir. Kavrama, akıl yürütme, yargılama gibi bazı sözel yeteneklerin beynin sol yarım küresinin fonksiyonu olduğu, görsel-mekansal yetiler gibi performans yetilerin de sağ yarım kürenin fonksiyonu olduğu bilinmektedir. Bugün en yaygın olarak kullanılan zeka testi de sözel ve performans yetenekleri ölçmektedir. Zeka testleri bir çok uzman tarafından çeşitli yönleriyle eleştirilmekle birlikte klinikte çocuk ve gençlerin zihinsel gelişim düzeylerini belirlemek konusunda etkili testlerdir. Geçerlik ve güvenirlikleri test edilmiş testlere uzmanlarca gerek duyulduğu takdirde başvurulmakta ve elde edilen sonuçlar yararlı olmaktadır.

Zeka Testlerinin Önemi
Zeka testleri klinikte değişik amaçlarla kullanılabilmektedir. Bir çocuğun zihinsel gelişim geriliğini (zeka geriliği) veya üstün zihin gücünü (üstün zeka) ortaya çıkarabileceği gibi hangi yetilerinin ne kadar gelişmiş olduğunu, hangi alanlarda daha fazla gelişmiş hangi alanlarda daha az gelişmiş olduğunu zeka testleri aracılığıyla saptamak mümkündür. Ayrıca bu testler aracılığıyla çocuğun nörolojik, görme veya işitme ile ilgili bir sorunu olma olasılığını da saptamak mümkün olabilmektedir. Bunun yanı sıra zeka testleri sonuçları klinik psikolojide bazı psikopatolojinin belirlenmesinde de bir araç olarak kullanılabilmektedir.

Zeka Testlerine Hangi Durumlarda başvurulmalıdır?
Çocuk sahibi olan her anne-baba bebeğinin sağlıklı olduğu kadar zeki olmasını da arzular. Hemen her anne-baba da çocuğunun zekasını merak eder. Çocuğun her becerisi, değişik durumlardaki problem çözme ve akıl yürütme tarzı hep zeka belirtisi olarak yorumlanır. Özellikle de becerileri ve farklılığı ile çevresi tarafından fark edilen çocukların aileleri uzmanlara baş vurup bu çocuğun zeki olduğunu düşündüklerini ve zekasını ölçtürmek istediklerini söylerler. Ancak böyle bir merak bir çocuğa zeka testi uygulanması için yeterli bir neden değildir. Sadece çocuğun ne kadar zeki olduğunu belgelemek için test uygulanması çocuğa zarar verebilir. Zekanın ölçülmesi diğer fiziksel ve fizyolojik ölçümler kadar somut değildir. Sayısal bir veri elde edilmekle birlikte bu veri daha çok klinik değerlendirme için bir anlam ifade etmektedir. Zaman içinde, eğitimle, yaşam koşulları ile zekanın iç dağılımında, hatta toplam sonucunda değişmeler mümkün olabilmektedir. Yani zeka değişmez bir bütün değildir. Zeka testi uygulama kararı ancak bir uzman tarafından verilebilir. Çocuklar okulda, evde veya başka sosyal ortamlarda okul başarısı, uyum ve davranış problemleri yaşıyorlarsa yapılacak bazı değerlendirmelerin ardından zeka testi yapılması gerekebilir. Zeka testine ihtiyaç duyulmasının nedeni çocuğun olası bir öğrenme güçlüğünün saptanması olabileceği gibi üstün zihin gücüne sahip oluşunun saptanması da olabilir. Çünkü her iki uçta da çocuklar uyum ve davranış sorunları yaşayabilirler. Bu sorunların nedenlerinin neler olabileceğinin saptanması aşamasında zeka testleri bir araç olarak kullanılabilir.

Zeka Testlerinin Sonuçları Ne Kadar Geçerlidir?
Zeka testlerinin bu konuda profesyonelleşmiş uzmanlarca yapılması güvenirliğini arttırmaktadır. Test odası, testörün çocukla kurduğu iletişim, çocuğun motivasyonu, ortamın fiziksel koşulları (ısı, ışık vb) gibi bir çok faktör testin güvenirliğini etkilemektedir. Tüm bu koşullar konunun uzmanlarınca bilinmekte ve ortam standardize edildikten sonra belirlenen yönergeler belirlenen biçimde verilerek çocuğun gerçek performansını ortaya koyması sağlanmaya çalışılmaktadır. Zeka testleri yapıları gereği belirli bir zaman geçmeden tekrarlanamamaktadır. Kısa aralıklarla tekrarlanan testlerin de geçerli olmadığı bilinmektedir. Bu nedenle ailelerin böyle bir test yaptırma aşamasında öncesinde yapılmış bir test varsa bu bilgiyi uzmanla paylaşmaları önemlidir. Sıklıkla kullanılan zeka testleri gerçerlik ve güvenirlik çalışmaları yapılmış testlerdir. Bu nedenle uzmanlarca uygulandığında bu testlerden elde edilen sonuçların da güvenilir ve geçerli olduğu söylenebilir.

Zeka Testleri Nerelerde Yapılır?
Zeka testleri bu konuda uzmanlaşmış pedagog, psikolog ve psikolojik danışmanlarca yapılmaktadır. Bu uzmanların çalıştığı özel klinik ve merkezlerin yanı sıra Milli Eğitim Müdürlüklerine bağlı Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde, bazı hastanelerin psikiyatri veya psikoloji departmanlarında da bu testler uygulanmaktadır.

Zeka Testi Sonuçları Anne-babaları Nasıl Etkiler?
Zeka Testleri konusunda uzmanlaşmış profesyoneller ailelerin merakları nedeniyle test yaptırma taleplerini karşılamazlar. Çünkü böyle bir talebin sonucunda elde edilecek sonuçlar çocukların zarar görmesine neden olabilmektedir. Anne-babalar genellikle çocuklarından yüksek performans beklerler. Eğer sonuç anne-babanın istediği gibi çıkmazsa bu durum anne-babada hayal kırıklığı yaratabilir ve bu da çocuklarıyla ilişkilerini olumsuz etkileyebilmektedir. Çocuk bir andan anne-babanın gözünde değer kaybedebilir ve bu hiç istenmeyen bir sonuçtur. Testten elde edilen puanın yüksek olması da başka sıkıntılara neden olabilir. Bu durumda da anne-baba çocuğun çok yüksek bir zeka bölümüne sahip olduğunu bilir, çocuğa bunu bildirir ve çocuktan beklentileri de çok artar. Böyle bir çocuğun okulda veya başka sosyal ortamlarda karşılaşabileceği uyumsuzluk veya başarısızlık problemi anne-babanın aşırı tepki göstermesine neden olabilir. Çocuk üzerindeki baskı artabilir. Kendisinden sürekli yüksek başarı beklenen bir çocuk, küçük bir başarısızlıkta hayal kırıklığı yaşar ve bekleneni verememiş olma duygusuyla güvensizlik ve yetersizlik duyguları yaşayabilir. Bu nedenle çocukların zeka testlerinin sonuçları anne-babalarla paylaşılırken testle ölçülen yetenekler tek tek incelenir. Çocuğun hangi yeteneğinin yaşından beklenilen düzeyde gelişmiş olduğu, hangi yeteneğinin yaşının üzerinde geliştiği, hangi yeteneğinin yaşından beklenilen düzeyde gelişmediği açıklanır. Bu yeteneklerin özgüven, başarı ve öğrenmesini nasıl etkileyeceği üzerinde durulur. Anne-babanın bu veriler ışığında çocuklarına nasıl bir program hazırlamaları gerektiği konusunda rehberlik edilir.

Anne-babalara öneriler

• Çocuğunuza zeka testi yaptırmak istiyorsanız bunun nedenini düşünün. Çocuğunuzun çok zeki olduğunu düşünüyorsanız ve okulda, çevrede uyum problemleri yaşamıyorsa böyle bir teste hiç gerek olmayacaktır.

• Çocuğunuz okulda bazı sorunlar yaşıyorsa; (arkadaşlarıyla uyumsuzluk, dersi takip etmekte güçlük, okul başarısızlığı vb gibi) bir uzmandan yardım isteyin. Böyle bir durumda çocuğunuza zeka testi uygulanabilir ve buradaki amaç genellikle çocuğunuzun toplam zekasını belirlemek değil, zekasını oluşturan yeteneklerin tek tek araştırılmasıdır. Bu yeteneklerin fazla gelişmiş olması, yetersiz gelişmiş olması veya aralarındaki dengesizlik çocuğunuzun sorunlarının kaynağı olabilir.

• Test sonuçlarını çocuğunuzun bundan sonraki okul hayatı için yararlı olabilecek ipuçlarını elde etmek için not edin. Her çocuğun farklı bir zihin yapısı ve öğrenme biçimi vardır. Çocuğunuzun zihinsel özelliklerine uygun aktiviteler ve hedefler belirleyin.

• Yapılan değerlendirmeler sonucunda çocuğunuza test yapılması gerekli görüldüyse bu testi uygulayacak profesyonellerin testler konusunda yeterli olduklarından emin olun. Aksi halde testin güvenirliği azalacaktır.

• Çocuğunuzun uyum problemi varsa hemen ilk seansta çocukla iyi iletişim kurulamayabilir. Bu durumda ilk seansın çocukla tanışma ve ısınma seansı olarak sürdürülmesi zeka testinin bir sonraki seansta verilmesi gerekmektedir.

• Bazı çocukların özellikle ergenlik dönemindeki çocukların teste dirençleri olabilir. Çocuğunuzu test seansına götürürken onu kaygılandıracak şeyler söylemeyin. Bu durumda teste dirençleri artabilir ve sonuç etkilenebilir

Belgin Temur

Klasik müzik daha akıllı yapar mı?

BBC Türkçe - Bebeklere klasik müzik dinletmek, bebeklerde bir fark yaratır mı?

Bu konuda farklı görüşler olsa da bir çok uzman, klasik müziğin beyni eğitici yönü olduğunu ve duygusal gelişim sürecini canlandırdığını düşünüyor.

“Mozart etkisi” olarak adlandırılan bu teoriye göre, klasik müziğin, zekayı artırdığı, sağlıklı gelişimi sağladığı, aile bağlarını kuvvetlendirdiği ve dahi çocukların doğmasına yardımcı olduğuna inanılıyor.

Sayısız araştırma, bebeklere ana rahminde ve erken yaşlarda müzik dinletmenin, düşünce ve bilgi akışını sağlayan sinirsel dokuları kurmaya yaradığını ortaya koymuştu. Araştırma, klasik müziğin beyinde, sakinlik hissini yayan alfa dalgalarını harekete geçirdiğini de öne sürüyor. Erken doğan bebeklerle ilgili yapılan yeni bir araştırma da klasik müziğin bebekleri sakinleştirdiğini ortaya çıkardı.

Florida’da, yasalara göre, tüm devlet okullarında klasik müzik çalınması isteniyor. ABD’de birçok hastane de yeni doğum yapmış kadınlara klasik müzik CD’leri veriyor. İngiltere’de, birçok ebeveyn bu teoriye ne kadar inandığını, “Bebekler için Klasik FM Müzik CD”lerini haftalarca satış listesinde birinci sırada tutarak gösterdi.

Nasıl daha zeki bir bebek yetiştirebiliriz?

İnsan hayatının ilk yılları beyin gelişimi için çok önemlidir. Bu dönemde bebeğinizi desteklemek, zeki bir bebek yetiştirmek anne baba olarak sizin elinizdedir. Bunun için ihtiyacınız olan biraz sabır, bebeğinize ayıracağınız biraz zamandır. Bebeğin gelişimi için en gerekli şey insanlarla iletişime girmektir. Gelişimini desteklemek için yapabileceklerinize örnekler şunlardır:

• Yenidoğan bebeğinizle göz teması kurun, gözlerinin açık olduğu o değerli anları kaçırmayın.

• Bebekle konuşun, ona bir şeyler anlatın.

• Bebeğinizi emzirin. Anne sütünün yararları yanında, beslenme seansları bebekle göz göze gelme, konuşma, şarkı söyleme fırsatı yaratacaktır.

• Bazı mimikler yapın, yüzünüzü komik şekillere sokun. 1-2 günlük yenidoğan bebekler bile yüz hareketlerini taklit edebilirler.

• Aynada kendisini görmesini sağlayın.

• Onu gıdıklayın, gülmesini sağlayın.

• Birlikte yürüyüşlere çıkın. Etrafta gördüklerinizi, duyduklarınızı ona anlatın. Onu markete, alışverişe, parka götürün.

• Ona şarkılar söyleyin. Bu, sizin uydurduğunuz bir şarkı da olabilir.

• Ona müzik dinletin. Bazı çalışmalarda, müzik ritmlerini öğrenmenin ileride matematik öğrenmeyi kolaylaştırıldığı gösterilmiş.

• Bir şey yapmadan önce, ona ne yapacağınızı söyleyin (Şimdi ışığı kapatıyorum…gibi) Böylece, neden-sonuç ilişkisi kurmaya başlayacaktır.

• Ona kitap okuyun, resimleri gösterin, her şeyin adını söyleyin.

• Değişik dokulu kumaşları, giysileri ellemesini sağlayın, onları cildine değdirin.

• Yiyecekleri ellemesine, kendini beslemeye çalışmasına izin verin.

• Hareketlenip emeklemeye başladığında, yerde yastıklar, oyuncaklarla engelli bir parkur oluşturun.

• Ona masal anlatın.

• Televizyonu kapatın.

• Banyo sırasında, plastik kaplara su doldurup boşaltmasına, suyla oynamasına izin verin.

Dr. Nilüfer Toprakçı

Demir eksikliği çocuğun zekasını etkiliyor

Demir, vücudun bir çok fonksiyonunun yerine getirilmesinde görev alır ve hücresel düzeyde tüm organları etkiler. Çocuk Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı’ndan Yrd. Doç. Dr. E. Mahir Gülcan: “Demir eksikliğinin, çocuğun etkileşime geçmesini önleyip, öğrenme yetisini engelleyebildiği ve zihinsel yeteneklerini köreltebildiği, bunun sonucunda; bebeklik ve küçük çocukluk döneminde, zeka düzeyini yaklaşık 9 puan geriletebileceği, yapılan bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.” diyor.

Çocuklarda demir eksikliğinin nedenleri

Demir eksikliği, diyet ve eğitimdeki gelişmelere rağmen, çocukluk çağının en sık anemi (kansızlık) nedenidir. Çocuklarda demir eksikliği gelişmesine en sık katkıda bulunan faktörler şunlardır:

1. Bebeklik, erken çocukluk (oyun çağı), ergenlik dönemi gibi hızlı büyüme dönemleri sırasında artan demir gereksinimi.

2. Eksik demir alımı (sağlıksız ve dengesiz beslenme, fakirlik).

3. Kan kaybı.

4. Ağır ishal ve uzun süre devam eden bağırsak iltihaplarına bağlı besinle alınan demirin, bağırsaklardan emilememesi.

5. Prematürelik (erken ve düşük kilolu doğum).

Eğer çocuğunuz yirmi dört aydan küçükse, bu dönemdeki hızlı büyüme nedeniyle, demir eksikliği açısından en yüksek riske sahiptir. Zamanında doğan bebekler, genellikle 4-6 aylık olana kadar, yeterli demir depolarına sahiptir. Demir eksikliği anemisi, çoğunlukla bebeğiniz dokuz aylık olana kadar belirgin hale gelmez.

İnek sütünü erken vermeyin

İnek sütünü çocuğunuza erken vermeniz, demir eksikliği anemisi riskini artırır. Bunun nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

• İnek sütü, yeterli miktarda demir içermez.

• Özellikle bir yaşından sonra, günde 700 ml’den fazla süt içen çocuklar, yüksek miktarda demir içeren diğer besinlere gereksinim duymayabilir.

• İnek sütüne bağlı olarak, bağırsakta gizli kanamalar olabilir.

Ergenlik döneminde, özellikle kız çocuklarındaki hızlı büyüme, adet ve kötü beslenme nedeni ile demir eksikliği anemisi için riskli bir dönemdir.

Belirtiler

Demir eksikliği, başlangıçta hiç belirti vermeyebilir ya da solukluk, halsizlik gibi çok belirgin olmayan bulgularla ortaya çıkabilir, ancak demir eksikliğinin ağırlaşmasıyla birlikte, başta kansızlık olmak üzere, birçok problemi de beraberinde getirir. Kansızlık dışında, demir eksikliğinin çocuğunuzda neden olabileceği sorunlar şunlardır:

1. Gelişme geriliği.

2. Davranış değişiklikleri (huzursuzluk, uykusuzluk, sinirlilik).

3. Entelektüel fonksiyonlarda bozulma.

4. Beyaz kan hücrelerinin fonksiyonlarının bozulması.

5. Bağışıklık sisteminde bozulma.

6. Gıdaların bağırsaktan emiliminin ve sindiriminin bozulması.

7. Tırnaklarda şekil bozukluğu.

8. Egzersiz sırasında çabuk yorulma.

9. Hayati tehdit oluşturan kalp yetmezliği.

Tam kan sayımı tahlilinde, kanda demir miktarının belirlenmesiyle, demir eksikliği ve buna bağlı anemi tespit edilir. Çocuğunuz demir eksikliği açısından risk taşıyorsa, mutlaka bu testler yapılarak taranmalıdır. Tüm çocuklar için, bebeklikte bir kez, tüm 13-19 yaşındaki gençler için ergenlik döneminde bir kez olmak üzere tam kan sayımı tahlili, demir eksikliğinin tespiti, tedavisi ve demir eksikliğine bağlı oluşabilecek problemlerin önlenmesi için yapılmalıdır.

Beslenme nasıl olmalı

Çocuğunuzun vücudunun kolayca emebileceği, demirden yana zengin gıdalar arasında; etler (özellikle ciğer), balıklar, tavuk eti, yumurta, sebze (bezelye ve fasülye), patates ve pirinç vardır. Çocuğunuzun, besinlerden aldığı demirin, bağırsaklarında etkili bir şekilde emilimini artırmak için; ona, turunçgillerden bir meyve suyu içirebilirsiniz. Bunun aksine, süt ve çay demir emilimini azaltır.

Tedavi

Çocuğunuzda görülen demir eksikliği anemisinin tedavisi veya çocuğunuzu bu hastalıktan korumak için; onu, öncelikle demir içeren besinlerle yeterli ve dengeli beslemeniz şarttır.

Çocuklar, hamile veya adet durumundaki kadınlar gibi yüksek demir ihtiyacı olan kimseler için, içinde demir bulunan yiyeceklerden bol miktarda yemek, özellikle önemlidir. Bu, aynı zamanda vejetaryenler, rejim yapanlar ve bebekler gibi, gıdalarında az demir bulunan kişiler için de büyük önem taşır.

Anne sütündeki demir, vücudun kullanımı bakı¬mından özel bir kolaylığa sahiptir, ancak anne sütü, 9 aylıktan daha büyük olan bebeklerin, hızlı büyümesine imkan vermeye yetecek miktarda demir içermez. Dolayısıyla, anne sütüyle beslenen bebeklere, 9 aydan sonra, takviye olarak demir damlaları veya demir takviyeleri verilmelidir. Eğer bebeğinizi mamayla besliyorsanız, bunun için, demir takviyeli mamaları kullanabilirsiniz.

Çocuğunuzun hızla büyüme gösterdiği dönemlerde veya hamilelik döneminizde, demire olan ihtiyacınız artabilir. Böyle zamanlarda, demir takviyesi alabilirsiniz, ancak bu konuda aşırıya kaçmamaya dikkat edin. Çocuğunuzda, yüksek derecede demir eksikliği yoksa, yukarıdaki beslenme şekillerine ve emilimi kolaylaştırıcı noktalara dikkat ederek, vücudunun demir oranını dengeleyebilirsiniz, ancak ileri derecede olan demir eksikliği durumunda, kan tahlili ile eksikliğin derecesi tespit edildikten sonra, uygun demir ilaçlarını, doktor takibi ve kontrolünde belli bir süre vererek hastalığı tedavi edebilirsiniz.

Oyuncaklar çocuğun meslek seçimini belirler mi?

Bu konuda bazı araştırmalar yapılmaktadır ve çocuğun oynadığı oyuncak ve oyunların gelecekte seçeceği meslek hakkında ipuçları verdiğine dair bazı görüşler ileri sürülmektedir. Bu görüşlere göre çocuk ilgi alanlarına yönelik oyuncaklarla oynamakta ve yetişkinliğe eriştiğinde başarılı olacağı mesleği bu yolla gösterebilmektedir.

Örnek olarak; bir müzik aletiyle oynayan bir çocuğun duygusal özellikler taşıdığı, bedensel, mantıksal, matematiksel zeka ile müzik zekasının daha fazla geliştiği, bu nedenle meslek olarak müzisyenlik, yazarlık ya da matematik bilimleri alanlarında çalışacağı yönünde düşünceler vardır.

Aynı şekilde, küp bloklar ve oyun hamuruyla oynamaktan hoşlanan bir çocuğun; görsel, mantıksal, matematiksel ve bedensel zeka gelişimi açısından ileride seçeceği meslek dalları mimarlık, ressam, heykeltıraş gibi sanatsal ve çizimsel kabiliyete dayanan iş bölümleri olabilir.

Buna göre; topla oynayan bir çocuk için de bedensel, sosyal-iletişim ve görsel zekasının gelişmiş olduğunu, hareketle ilgili mesleklerde başarılı olabileceğini ve sporun değişik dalları, organizasyon ya da mimarlık gibi mesleklere yönelebiceğinden söz edilmektedir.

Bu bilgiler ışığında ortaya çıkan durum şudur: "Çocuğun ilgi gösterdiği oyuncak türü ne olursa olsun çocuk oyun ve oyuncakla kendini ifade yolu bulmaktadır. Bu nedenden dolayı da mutlaka çocuğun hem kişilik yapısı, hem zeka ve fiziksel düzeyi, hem de ilgi alanları doğru saptanmalıdır."

Oyuncaklar çocuğun gelişimini olumsuz etkiler mi?

Oyuncakların çocuğun gelişimini olumlu yönde etkilediği ve mutlaka oynaması gerektiği düşünülür ve bu doğru bir düşüncedir. Yaşı ve cinsiyeti ne olursa olsun her çocuk oyunla ve oyuncakla büyümelidir. Ancak doğru oyuncak seçimi ciddi bir önem taşır. Bu açıdan gelişimini destekleyecek oyuncaklar seçtiğini zannederek yanlış seçimlerde bulunan aileler olduğu da bir gerçektir. Malesef birçok ebeveyn bu yanlışa düşmektedir.

Örneğin elektronik oyuncaklar bu tip oyuncaklardır. Genellikle çocuğun tek başına oynamasına imkan verdiği için hem sosyalleşmesi açısından sıkıntılara yol açar hem de çocuğu kısıtlı bir mekanda hapseder. Bu tür oyuncaklarda çocuğun yaratıcılığını geliştireceği hiçbir özellik yoktur.

Savaş oyunları ve silahlar da çocuğun çevresine karşı saldırgan bir tutum geliştirmesine yol açabilir. Sosyal hayata uyum konusunda sorunlar yaşamasına neden olabilir. Bir canlıyı yok etmek üzere kurulmuş savaş oyunları bir süre sonra çocukta bunun normal bir şey olduğu duygusunun yerleşmesine kadar varabilen olumsuzluklara sebep olabilir.

Psikolog Serap Duygulu

Çocuk gelişiminde oyuncak

Çocukların hayatla tanıştıkları andan itibaren gelişimlerini etkileyen en önemli faktör oyunlar ve oyuncaklardır. Oyun oynamak çocuğun hayatı tanıması yolunda hiç kimseden öğrenemeyeceği konuları kendi deneyimlerini oluşturarak öğrenmesidir. Oyun oynamak öğrenilen bir eylemdir ve bu eylemin araçları da bilindiği gibi oyuncaklardır. Oyun aynı zamanda sosyal ve toplumsal olarak bir uyum gösterme işlevine sahiptir. Bir anlamda çocukların kendileri dışındaki her şeyle iletişim kurmalarının yoludur. Çevresiyle iletişim kurmakta kullandığı bir dil ve anlatım biçimidir. Bir çocuğun hayatında oyunun tartışılmaz bir önemi vardır. Çocuk oyun oynarken aslında duygularını ve ihtiyaçlarını ifade edebilmekte ve birçok sorununu da kendi başına çözebilme yeterliliği kazanmaktadır. Aynı zamanda toplum ve ahlak kurallarına uyum göstermeyi de oyun yoluyla öğrenir. Her şeyin ötesinde bir sorun yaşadığı düşünülen çocukları sadece oyun oynarken izlemek bile sorunun kaynağı hakkında önemli bilgiler edinmemizi sağlar. Çocuklar oyun oynarken son derece doğal, içten ve maskesizdirler. O nedenle gerekli bütün bilgilere oyun oynarken izlemekle ulaşılabilir. Çocuk oyun oynarken hem yaşadığı sıkıntıları dışa vurur, hem çevresiyle ilişki kurmayı öğrenir, hem de sosyal ve toplumsal bir birey olmanın ilk adımlarını atmaya başlar. Oyun oynamanın bu kadar önemli etkileri olduğu göz önünde bulundurularak, çocuğa fırsatlar yaratılmalı ve oyun oynaması teşvik edilmelidir. Burada önemli olan diğer bir faktör ise oyuncaklardır.

Çocuk gelişiminde oyuncağın rolü

Çocukların gelişim süreçleri içinde zihinsel, bedensel ve psiko-sosyal gelişimlerini etkileyen, biçimlendiren ve düzenleyen; yaratıcı yönlerini ve hayal güçlerini geliştiren, yeteneklerinin ortaya çıkmasını destekleyen her tür oyun malzemesi oyuncak olarak isimlendirilir. Oyuncak olarak değerlendirilmesi için sadece hazır yapılmış bir ürün olması gerekmez. Çocuğun oyun oynarken kullandığı her türlü materyal oyuncaktır. Kum, kil, hamur, su, boş kutular, ipler, kağıtlar da aynı kapsam içinde yer alır. Oyuncaklar, çocuğun doğal yeteneklerini ortaya çıkarabilen ve bu yolla onun eğitimini de sağlayan oyun malzemeleridir. O nedenle oyuncaklardaki en önemli özellik bu olmalıdır. Çocuğun oynarken öğrenmesini kolaylaştıracak ve yaratıcı yönlerine hitap edecek türde oyuncaklar olmasına dikkat edilmelidir. Oyuncakları oluşturan malzemeler de çok önem taşır. Küçük parçalardan meydana gelen oyuncaklar tehlikelidir. Çocuk yutabilir ya da boğulma riski yaratabilir. Aynı şekilde sivri köşeleri ya da keskin uçları bulunan oyuncaklar da yaralanmasına yol açabilir. Bir de oyuncağın yapıldığı malzemeler önemlidir. Sağlığa zarar vermeyen boya ve maddelerden yapılmış olup olmadığına özellikle dikkat etmek gerekir.

Oyuncak seçimi ve oyuncağın önemi

Çocuk için oyun ve oyuncağın önemi kadar oyuncak seçimi de önemlidir. Çocuklar hayatı tanıma yolunda bütün deneyimlerini oyun ve oyuncaklarla edinirler. Bu açıdan oyuncaklar için, “çocuğun toplum ve çevreyle olan ilişkilerini düzenleyen bir eğitim ve araçlar sistemidir” ifadesini kullanabiliriz. Çocukların yeteneklerini ortaya çıkartacak oyuncaklar bir eğitim işlevi olarak görülebilir ve oyuncak seçiminde özellikle buna dikkat edilmelidir. Çocuk doğru oyuncaklarla renk, boyut, şekil kavramlarını öğrenecek ve bazı sayısal ya da sözel değerleri oluşturacaktır. Gelişim evreleri boyunca her çocuk oyun oynamaya ve oyuncağa büyük gereksinim duyar. Üstelik bu gelişiminin sağlıklı tamamlanabilmesi için hayati önem taşır. Her yaş ve cinsiyetteki çocuk açısından doğru oyuncaklarla oyun oynamanın ciddi yararlar sağladığı bilinmektedir.

Oyun ve oyuncaklar konusunda çeşitli sınıflandırmalar yapılmıştır. Genel olarak oyuncaklar, daha doğru bir ifadeyle oyun malzemeleri beş ayrı grupta ele alınmaktadır:

Birinci grup malzemeler: Çocuğun kendi dışındaki çevreyi tanımasını ve kendi deneyimlerini oluşturmasını sağlar. Bu malzemeler kum, toprak, kil, çamur, su ve boyalardan oluşur. Çocuk malzemeye kendisi şekil verdiği için hayal gücünü ortaya çıkartır ve tutma, kavrama ve şekil verme yönünü geliştirir.

İkinci grup malzemeler: Çocuğun yaratıcı yeteneğini ortaya çıkartması sağlayan boya, tebeşir ve çamur türü malzemelerdir. Kendi kendine birçok şekil yaratabilir.

Üçüncü grup malzemeler: Çocuğun hayal dünyasına hitap eden ve destekleyen bebekler ve hayvan figürlerinden oluşurlar. Bu oyuncaklarla oynayan çocuk kendi oyun dünyasını kurar ve içinde yer alır. Bebeklerini giydirir. Hayvanlara ses verir. Onlar gerçekmiş gibi bir hayal dünyası kurar.

Dördüncü grup malzemeler: Çocuğun bir yetişkin gibi davranabilmesini sağlayan ve becerilerini geliştiren küçük ev eşyalarıdır. Yetişkinlerin dünyasında gördüğü her şeyi taklit yoluyla kendi dünyasında uygular. Küçük mutfak aletleri, tamir malzemeleri, fırçalar bu gruba girer.

Beşinci grup malzemeler: Çocuğun hem bedensel hem de zihinsel yeteneklerinin gelişimini destekleyen jimnastik aletleri ve inşa malzemeleridir. Yapı oyuncakları da bu grupta değerlendirebiliriz.

Oyuncak seçimi bütün bu özellikler göz önünde bulundurulduğunda daha fazla önem kazanmaktadır. Maalesef silah ve tabanca da günümüzde oyuncak kavramı içinde yer almaktadır, ancak sonuçları bakımından zararları tartışılamaz. Bir çocuğa silah almanın hiçbir masum gerekçesi olamaz. Bir çocuğa silah almak demek şiddet uygulamanın ya da bir başkasına zarar vermenin masum olduğunu düşünmek kadar tehlikelidir. Birçok ebeveynin savunması “Ben almasam arkadaşında görüyor, almak zorunda kalıyorum” şeklindedir ve maalesef bunun gerçekçi bir tarafı yoktur. Çocuklar her şeyi isteyebilirler. Biz yetişkinlerin farkı da burada ortaya çıkar. Onlar her şeyi isterken biz onların isteklerini doğru yönlendirmekle görevliyiz.

Çocuğa kendisini ortaya koyabileceği, aktif olarak şekillendireceği, yeteneklerine ve hayal gücüne hitap eden oyuncaklar seçerek, var olan değerlerinin daha da gelişmesine katkıda bulunabiliriz.

Psikolog Serap Duygulu

Suçiçeği

Su çiçeği döküntü ile karakterize,ciltte kalıcı sorunlar yaratan ve izler bırakan bulaşıcı viral bir hastalıktır. Su çiçeği genellikle hafif seyirli bir hastalık olmakla birlikte hem erişkinler hem de çocuklarda aşağıdaki komplikasyonlara yol açabilir : Ciltte bozukluk ve izlere yol açan süperenfeksiyonlar ( Özellikle yüzde oluştuğunda rahatsız edici olan kalıcı bozukluk ve izler).Hastanede tedavi gerektiren zatürre, ensefalit. Bazı vakalarda ölümler.
Su Çiçeği nasıl bulaşır?
İnsandan insana soluma, öksürme ve hapşırma yoluyla. Su çiçeği döküntüleri çok bulaşıcı olduğu için hastayla doğrudan temas yoluyla.Çocukların kreş, okul, vb. toplu bulundukları ortamlarda bulaşma çok hızlıdır.
Su çiçeği ne zaman bulaşır?
Döküntülerin ortaya çıkışından 2 gün önce ve 4-5 gün sonrasına kadar hastalık bulaşıcı durumdadır. Döküntülerin görülmesinden 2 gün öncesine kadarkarakteristik klinik belirtiler görülmediğinden su çiçeğinin bulaşması kolay ve sinsi bir süreç izler.
Su çiçeğinin belirtileri nelerdir?
Su çiçeği belirtileri, hasta ile temastan 14 ile 16 gün sonra ortaya çıkmaya başlar. Döküntüden 1-2 gün önce baş ağrısı, ateş, karın ağrısıve halsizlik görülür. Kızarıklıklar kafa derisi, yüz ve gövdenin üst kısımlarından başlayıp daha sonra kol ve bacaklara yayılır.
Su çiçeğine karşı korunmanın yolu nedir?
Su çiçeği’ nden korunmanın yolu su çiçeği aşısı olmaktır.Aşılama, çocuk ya da erişkinlerin bu hastalığa karşı korunmasında son derece etkin ve güvenilir bir yoldur. Su çiçeği aşısı hakkında bilinmesi gerekenler: Su çiçeği aşısı, etkin bir bağışıklık ve aşılanmış kişilere uzun süreli koruma sağlamaktadır. Güvenilir ve iyi tolere edildiği kanıtlanmış olan bu aşı 12 aylıktan başlamak üzere her yaştaki insana uygulanabilir.
Aşılanmanın avantajları nelerdir?
Hastalığın geçirilmesi engellenerek: Yara izleri, süperenfeksiyon gibi cilt bozuklukları yanında hayati tehlike yaratabilen diğer komplikasyon risklerini ortadan kaldırmak, Karantina, okula devamsızlık ve işgücü kayıplarını önlemek, Su çiçeği geçirmemiş çocukları, doğurganlık çağındaki kadınları ya da çocuk sahibi anne ve babaları korumak.

Bebeğin Güvenliği

Bir yaşından önce düşme en sık rastlanan kazadır.
Bebek tek başına kundak veya bakım masasında yalnız bırakılmamalı.DÜŞEBİLİR
Eğer odadan çıkmak gerekiyorsa, bebekle birlikte çıkmak alışkanlık haline getirilmeli .
Yüksek sandalyelere veya oturma gurublarına bebek gözetimsiz bırakılmamalı.DÜŞEBİLİR
Bebek çocuk arabasına mutlaka bağlanarak oturtulmalı. DÜŞEBİLİR
Bebeği marketlerdeki alışveriş arabalarında taşıma halinde çok dikkat edilmeli.
Mikro dalga fırınında ısınmaya bırakılmış biberon tehlikeli olabilir.Biberon soğuk olsa bile içindeki sıvının çok sıcak olabileceği unutulmamalı. AĞZI YANABİLİR. Biberonlar ve kavanozlardaki yiyecekler mikro dalgada ısıtılmamalı.
Sıcak bir içecekle bebek aynı anda birlikte taşınmamalı
Banyo musluklarından çok sıcak akan su ciddi kazalara yol açabilir.Su sıcaklığı 50 derecenin altında tutulmalı.HAŞLANABİLİR. İmkan varsa termostat taktırılmalı.
Bebeğin banyosuna daima önce soğuk sonra sıcak su eklenmeli.
Ütü yaparken bebeğin kızgın ütüye yaklaşmamasına özen gösterilmeli.YANABİLİR
Bebeğin yatağında ve erişebileceği mesafede ağzına alabileceği hiç bir şey olmamasına dikkat edilmeli.Çekip alabilir. YUTUP BOĞULABİLİR(Örneğin zincir kolyeler )
Plastik torbalar ortalıkta bırakılmamlı.BAŞINA GEÇİRİP BOĞULABİLİR
Bebek ,ne kadar iyi huylu olursa olsun hiçbir zaman bir ev hayvanı ile odada yalnız bırakılmamalı.
Islak zeminlerde bebeğin oynamasına izin verilmemeli. KAYABİLİR
Bebekler özellikle banyo ve mutfakta asla yalnız bırakılmamalı.
Bebeğin ağızından küçük oyuncak bulundurulmamalı.YUTABİLİR
15 cm den daha uzun ip veya ipi olan bir oyuncak bebeğe verilmemeli.Emziğe ip bağlanmamalı.Plastik kısa bağlantılı malzemeler seçilmeli.
Sönük veya patlamış balonlar bebeğin elinden hemen alınmalı.YUTUP BOĞULABİLİR Boya ve cilasının zehirli olmadığından ,üzerinde tahriş edici kıymık ,çivi bulunmadığından emin olunmuyan hiç bir oyuncak veya eşya bebeğe verilmemeli.BEBEK MUTLAKA AĞZINA ALACAKTIR.