ERVA KILINÇ
ERVA KILINÇ.23.06.2008 BİNGÖL DOĞUMLUYUM.ASLEN NİĞDELİYİM.ANNEMİN ADI TUBA,BABAMIN ADI İSE HİMMET. ARTIK BURADA SİZLERE FAYDALI BİLGİLERDE SUNMAYA BAŞLAYACAĞIM.BALAKIM HOŞUNUZA GİDECEK Mİ?
15 Ekim 2010 Cuma
7 Ekim 2010 Perşembe
23 Haziran 2010 Çarşamba
Çocuklarda Uyku Problemleri ve Çözüm Önerileri
Yaşamın ilk yıllarında uyku problemleri çok sık görülür. Uykuya dalmakta güçlük, gece yarısı uyanma, kabuslar ve uyurgezerlik sık rastlanan sorunlardır . Daha büyük çocuklarda yatağını ıslatma da sorun olabilir. Çocuklar ihtiyaç duydukları uyku süresi ve uykuya dalma süresi açısından farklılık gösterebilir. Ne kadar çabuk uyanıp ne kadar çabuk uykuya dalacağı her çocuk için farklılık gösterebilir. Ebeveynlerin en önemli görevi çocuklarına erken yaşta iyi bir uyku alışkanlığı kazandırmak olmalıdır. Uyku problemlerinin çözülebilir olduğu unutulmamalıdır.
Süt çocukluğu dönemi
Yenidoğan çocuklar düzensiz bir uyku düzenine sahiptir ve bunun olgunlaşması yaklaşık altı ay sürer. Yenidoğan bebekler günde ortalama 16-17 saat uyumalarına rağmen bir kerede ancak 1-2 saat kadar uyurlar. Çocuklar büyüdükçe günlük uyku süresi gittikçe kısalır. Farklı çocukların farklı ihtiyaçları vardır. Altı aylık bir çocuğun bile geceleri kısa bir süre için uyanması normaldir ancak uyanıklık döneminin sadece birkaç dakika sürmesi gerekir.
Bebeğinizin ve dolayısıyla sizin geceleri daha iyi uyumanız için öneriler:
- Bebeğinizi mümkün olduğu kadar sakin ve sessiz tutmaya çalışın. Geceyarısı çocuğunuzu beslemek veya altını değiştirmek gerektiğinde onu çok fazla uyarmayın çok fazla uyandırmayın
- Çocuğunuzun gündüz çok uzun süre uyumasına izin vermeyin, gün içinde çok uyuyacak olursa gece uyanık olma ihtimali daha fazla olacaktır.
- Bebeğinizin uykusunun geldiğine dair ilk belirtide yatağına yatırın . Bebeğinizin kendi başına uykuya dalmayı öğrenmesi gereklidir. Bebeğiniz uyuyana kadar onu kucaklamak veya sallamak geceyarısı uyandığında da aynı şeyleri yapmanızı gerektirir. Bu da çocuğunuzun uyumayı kendi başına yapabilmesini engeller.
- Bebeğinizi emzikle yatağa koymaktan kaçının. Emzikle uyumaya alışan bebekler de kendi başlarına emziksiz uyumayı öğrenemezler. Emzikler bebeğin emme ihtiyacını gidermek içindir. Uyku için değil. Bebeğiniz emzikle uykuya dalıyorsa yatağa koymadan önce emziği yavaşça çıkarın.
- Dört ila altı aylık bebeğiniz uyandığında müdahalenizi geciktirin. Bebeğinizi kontrol etmeye gitmek için birkaç dakika bekleyin çünkü bebeğiniz belki de birkaç dakika içinde uykuya yeniden dalabilir. Ağlamaya devam ederse gidip kontrol edin ancak ışığı yakmayın, oynamayın, kucaklamayın veya sallamayın. Eğer ağlama devam ederse biraz daha bekleyip tekrar kontrol edin. Kendisini neyin rahatsız edebileceğini kontrol edin. (Aç olabilir, altını ıslatmış olabilir, ateşli olabilir vb.)
- Çocukların uyku pozisyonu ve SIDS (ani beşik ölümü sendromu). Amerikan Pediatri Akademisi sağlıklı çocukların sırtüstü pozisyonda yatırılmasını tavsiye etmektedir. Çünkü son zamanda yapılan çalışmalara göre sağlıklı bir çocuğun uykuda sırtüstü yatmasından doğacak herhangi bir zarar yoktur.
- Çocuğunuzun uyumasına yardımcı olan ilaçlardan kaçının. Zamanla ilaçlar etkisiz hale gelirler ve bebeğinizin gündüz tam uyanık olmasını engelleyebilirler. Etkileri gece ortasında bitebilir ve gece uyanmalarına neden olurlar. Bazı ilaçlar gece korkularına veya diğer uyku bozukluklarına yol açabilir.
Eğer bebek hasta ise bu öneriler ertelenir. İyileştikten sonra uyku düzeninin tekrar oluşturulmasına çalışılır.
Oyun çocukluğu ve okul öncesi dönem
Birçok aile oyun çocuklarının yatağa gitme zamanının günün en zor kısmı olduğunu düşünürler. Bu yaştaki bir çocuk özellikle de kendisinden daha büyük bir kardeşi hala uyanıksa yatağa gitmeye direnç gösterebilir. Oyun ve okul öncesi çocuklarının her gece 10-12 saat uykuya ihtiyaçları vardır.
Öneriler:
- Çocuğunuz uykuya dalmadan önce sessiz bir dönem geçirmesini sağlayın. Uykudan önce sakin bir rutin geliştirin: masal okuma, şarkı- ninni söyleme, banyo gibi. Bu düzenli rutin bebeğinize uyku zamanının geldiğini hatırlatacaktır. Çalışan anne ve babalar geç saatlerde çocukları ile oynamak isterler. Uykudan önce oynanan aktif oyunlar bebekleri uyarır uykuya dalmalarını güçleştirir.
- Değişmeyen bir uyku planı yapın. Sabit bir uyanma saatinin olmasını sağlayın. Uyuma ve uyanma zamanı haftanın yedi günü sabit-aynı olmalıdır. Düzenli uyku ritmini sağlamak açısından uyanma saati uyuma saatinden daha önemlidir. Aynı zamanda çocuğunuzu uyandırmak da onu uyumaya zorlamaktan daha kolaydır.
- Çocuğunuzun en sevdiği oyuncağı veya battaniyesini yanına almasına izin verin (güvenli olduğuna emin olmalısınız). Çocuğunuzun rahat olduğundan emin olun. Odanın ısısını kontrol edin elbiseler hareketini engellememeli, uyumadan önce çocuğunuz su içmek isteyebilir, gece lambası açık bırakılabilir, kapı aralık bırakılabilir.
- Çocuğunuzun sizle beraber uyumasına izin vermemeye çalışın. Bu onun yalnız başına uykuya dalmasını öğrenmesini zorlaştırır
- Her şikayetinde veya sizi çağırmasında çocuğun odasına gitmeyin. Odanın dışında veya kapısında durarak onunla konuşmaya çalışın.
Sık görülen uyku problemleri:
Kabus görme
Kabuslar genellikle rüyaların yoğun olduğu gecenin ikinci yarısında ortaya çıkan korkunç rüyalardır. Gecede birden fazla olabilir. Kabus sona erdikten sonra çocuğunuz uyanır ve kabusu size anlatabilir. Çocuğunuz ağlayabilir korkulu olabilir fakat sizin yanında olduğunuzun farkındadır. Kabusun ayrıntılarıyla hatırladığı için yeniden uykuya dalması güç olacaktır.
Kabuslarla nasıl başa çıkabilirsiniz?
- Çocuğunuzun yanına olabildiğince çabuk gidin. Ona yanında olduğunuz ve ona hiçbirşeyin zarar vermesine izin vermeyeceğiniz konusunda güven verin. Kendini güvende hissetmesi için küçük bir ışık yakmasına izin verin
- Çocuğunuz eğer çok korkmuşsa onu rahatlatın ve sakinleştirin.
- Kabusların çocuk tarafından gerçek sanıldığını aklınızdan çıkarmayın. Rüyasında neler gördüğünü anlatmasını isteyin.
- Çocuğunuz sakinleştikten sonra tekrar uyuması için onu cesaretlendirin.
Gece korkuları
Gece korkuları kabuslardan daha şiddetli ve korkutucudur. Ancak çok sık görülmez. Genellikle oyun ve okul öncesi çocuklarda görülür. Uykunun en derin dönemlerinde oluşur ve genellikle çocuk uyandırılamaz. Gece korkuları kontrol edilemeyen ağlamalara terlemeye titremeye, hızlı nefes almaya çığlık atmaya tekmelemeye de yol açabilir. Çocuk hiçbir kimsenin kendi yanında olduğunu fark edemeyebilir. Sizi fark edemez ve itebilir. Gece korkuları 45 dakikaya kadar uzayabilir ancak genellikle daha kısa sürer. Çocuk tekrar uykuya dalmış gibi görülür ancak zaten hiç uyanmamıştır. Genellikle stresli ve korkulu dönemlerde daha çok görülür ve çocuk yaşadığı durumu hatırlamaz.
Öneriler
- Böyle bir durumda sakin olmaya çalışın.
- Çocuğunuzu uyandırmaya çalışmayın.
- Kendisine zarar vermemesi için gerekli tedbirleri alın. Yataktan dışarı çıkacak gibi olursa etrafını destekleyin.
- Kısa bir süre sonra tekrar sakin bir şekilde uykuya dalacağını unutmayın.
- Gece korkularının her zaman önemli bir sorunu göstermediğini unutmayın.
- Gece korkuları genellikle okul çağında son bulur, devam ederse doktorunuza danışın.
Uyurgezerlik ve uykuda konuşma
Gece korkularında olduğu gibi uyurgezerlik ve uykuda konuşma da çocuk derin uykuda iken oluşur. Çocuk etrafındakilere cevapsızdır ve genellikle uyandırılamaz. Uyansa bile olayı hatırlamaz genellikle kendi kendilerine yataklarına geri dönerler. Uyurgezerlik ailesel özellik gösterebilir. Büyük çocuklarda aynı gecede birkaç kez tekrarlayabilir. Eğer bu konuda endişeleriniz varsa veya uzun süre devam ederse doktora danışmalısınız.
Öneriler
- Çocuğunuzun kendini yaralamayacağı bir ortam hazırlayın.
- Çocuğun evi terk etmemesi için dış kapıları kilitleyin.
- Merdivenlere engel koyun.
- Uyandırmaya çalışmayın yavaşça yatağına yönlendirin o yatağını bulacaktır.
- Uyurgezerlik ve uykuda konuşma da genellikle çocuğunuz fazla yorulduğunda veya stres altındaysa oluşur. Çocuğunuzun düzenli uyumasını sağlayarak uyurgezerlik ve uykuda konuşmayı engelleyebilirsiniz.
Diş gıcırdatma
Çocuklarda sık görülür, genellikle dişlere için zarar vermez. Sıkıntı ve gerginlik ile ilişkili olabilir. kısa bir süre içinde kaybolur. Bununla birlikte yeni bir stresli durumda tekrar ortaya çıkabilir.
Çocuğunuzun uyku problemleri ile başa çıkmak zorlayıcı olabilir. Çocuğunuz sizi bütün gece uyanık tuttuğu zaman altüst olmanız kaçınılmazdır. Anlayışlı olmaya çalışın. Bazen özellikle de boşanma, yeni kardeş, okul problemleri gibi stresli bir dönemde ebeveynlerin verdiği olumsuz tepkiler problemleri daha da kötüleştirebilir.
Eğer problem devam ediyorsa çocuğunuzun uyumasına engel olan fiziksel veya duygusal bir neden olabilir. Yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsanız bir uyku günlüğü tutun ve doktorunuzla sorunları tartışın. Çoğu uyku problemlerinin sık görüldüğünü zamanın ve doktorunuzun yardımı ile üstesinden gelebileceğinizi unutmayın.
21 Haziran 2010 Pazartesi
10 Haziran 2010 Perşembe
2 YAŞ SENDROMUNDAKİ BEBEKLERLE İLETİŞİM
Ben size bu yazımda bizi bu sene en çok yoran konudan, 2 yaş sendromu, İngilizce’de “Terrible Two” (Felaket 2) diye anılan dönemden bahsetmek istiyorum.
Biz bu dönemi çok ağır geçirdik ve hala tam olarak atlatmış değiliz. O kadar ağır geçirdik ki, o kadar sakin olan ben bile bazen yolumu kaybettim. Okuduğum bir sürü yazı ve bir sürü önerinin oldukça işe yaradığını görsem de bunu sürekli aynı tempoda yapmak çok zor olabiliyor.
2 yaş dönemi çocuklarımızın kimlik savaşı verdikleri bir dönem. Ben kimliği bu dönemde gelişiyor ve bunun sonucu olarak da bir savaşa giriyorlar. Önce en olmadık şeyleri kendileri yapmak istiyorlar. Sonra sizin söylediğiniz her şeye HAYIR diyorlar.
Biz anne-babalar bu dönemin gerçek anlamda nasıl bir dönem olduğunu bilmediğimiz zaman ciddi problemler yaşıyabiliyoruz. Çocuğumuzun istediği bir şeyi vermediğimiz zaman bir anda yere yatabiliyor. Bunu sokakta, gezmeye gittiğimiz bir evde hiç beklemediğimiz bir anda yapabiliyor. Bunun bir kimlik savaşı olduğunu ve geçici bir dönem olduğunu bilmiyorsak bu çocuk benim çocuğum mu diye sorgular başlıyor. Bazen uzlaşmak yerine inatla kendi bildiğimizi kabul ettirmeye çalışıyoruz ve tüm bunların sonucunda daha da büyük bir dirençle bize geri dönüyorlar. Çocuklarımız bizimle çatışmaya başladığında önerilenleri ben size aşağıda madde madde yazacağım. Tüm bunların sonucunda da yaşadıklarımızı ve yaşamakta olduğumuzu ekleyeceğim.
1. Bu dönemde Hayır kelimesini kullanmamaya özen göstermeliyiz. Mümkün olduğunca yapılmasını istediğimiz maddeyi pozitif cümlelerle anlatmaya çalışmalıyız. Örneğin duvarı çizen çocuğumuza duvarı çizme demek yerine duvar çizildiği zaman kirlenir. Ben sana kağıt vereyim oraya çizmeyi deneyebilirsin pozitif bir yaklaşımdır.
2. Çocuğumuza zarar vermeyeceğini düşündüğümüz bazı konularda ısrarcı olmak yerine yapmak istediğini yapmasına izin vermeliyiz. Örneğin yemek yerken önlük takmak istemiyorsa üstünün kirlenmesini göze alarak buna izin vermeliyiz.
3. Yasaklar koymak yerine kurallara uyduğu zaman ödüller verip, bunu vurgulamalıyız. Örneğin duvarı çizen çocuğumuzun elinden kalemi almak yerine kağıda çizdiği zaman aferin demek daha doğru olacaktır.
4. Çocuğumuza alternatifler sunmalıyız. Örneğin kışın mont giymek istemeyen çocuğumuza değişik kıyafet alternatifleri sunarak onu seçmeye yönlendirmeliyiz.
5. Çocuğumuz bir konuda ısrarcı davrandığı zaman onu başka bir yöne yönlendirmeye çalışmalıyız. İlgisini çekeceğimiz başka bir konu üreterek o tarafa yönlendirmeliyiz.
6. Çocuğumuzun bu döneminde konuların çekişme alanına dönmesine izin vermemeliyiz. Kendisine zarar vermediğini düşündüğümüz tüm konularda mümkün olduğunca uzlaşmacı bir tavır sergilemeliyiz. Ona gerçekten zarar vereceğini düşündüğümüz konularda ısrarcı davranabiliriz. Örneğin caddede elimizi bırakmak isteyen çocuğumuza, bunun mümkün olamayacağını ve tehlikeli olduğunu söylemeliyiz. Bu konuda sözle hayır elimi bırakamazsın desteklemeleri yapabiliriz.
7. İstediği şeyi neden yapamayacağınızı basit bir şekilde açıklayın ve bu açıklamayı yaparken mutlaka bu durumdan dolayı ne kadar üzgün olduğunuzu belirtin. Onun istediği şeyi sizin de istediğinizi ama koşulların buna izin vermediğini söyleyin. Duygularını paylaştığinızı bilmek onu hem rahatlatacaktır hem de sizin ona karşı sürekli engeller koyan bir düşman olarak görünmenizi engelleyecektir.
Tüm bunlar uzmanların bu konuda önerileri… Bora ciddi bir kimlik savaşı verdi. Bu kimlik savaşı çok uzun zaman sürdü. 1 seneden fazla bir süredir gel gitli bir şekilde devam ediyor. Biz bu dönemde Bora�yı çok fazla yormamaya özen gösterdik çünkü gözlemim aç, uykusuz ya da çok yorgun olduğu dönemlerde uzlaşmanın çok zor, hatta imkansız olduğu… Tabii Bora, tüm koşullar yerinde olduğu zaman bile ısrarcı olabileceği konular üretmeyi başardı.
Anne-babalar olarak bu dönemde çok sakin olmamız gerekiyor. Çok zor olduğunu kendim bizzat yaşasam da arada kendimizi dinleyip, işin başına geri dönmemiz gerekiyor. Benim en çok kullandığım yöntem konu değiştirmeye çalışmak. Her zaman ilgisini çekeceğini düşündüğümüz konuyu bulmakta zorlansak da olabildiğince denemekte fayda var. Doğru konuyu bulursanız konu kendiliğinden çözülmüş oluyor.
Mümkün olduğunca açıklama getirmeye çalışıyorum. Neden yapamayacağını anlatıyorum. Bu yöntem kriz anlarında pek işimize yaramadı ama kriz anı oluşmadan günlük konuşma halindeyken sürekli yaptığı bir davranışı ile ilgili bir şeyler söylemek faydalı oldu. Örneğin, 20 gün boyunca sabahları pijamalarını çıkarıp, kahvaltı yapmak istemedi. Sabah pijama ile kahvaltıya oturamayacağını, kahvaltı yemesinin gerekliliğini anlattıysam da onu ikna etmem her sabah en az 1,5 saat sürdü. Ama gün içinde kahvaltı yaparsak büyüyeceğimiz ile ilgili söylediklerim ve pijaması ile dolaşamayacağını anlatmam daha etkili oldu. 20 gün boyunca her sabah bu konu ile uğraşmam benim de sinirlerimi bozdu, ama ses yükseltmenin hiçbir işe yaramadığını gördüm. Çok sıkıldığımız anlarda kendimizi başka bir odaya atarak sakinleşmeye çalışmak en iyi yöntem… Siz kontrolünüzü kaybettiğiniz zaman çocuğunuz daha da imkansızlaşabiliyor.
İlk başlarda yemek yemek istemediği zamanlarda önüne oturup bir saat onu ikna etmeye çalışıyordum. Bu ısrarın onu daha dirençli hale getirdiğini gördüm. Sonuçta masaya oturmak istemiyorsa oturmuyordu. Sonra şöyle bir sistem geliştirdim. Çok işe yaradığını gördüm. Ben şimdi yemeğimi yiyiyorum, sen de yemek istediğin zaman haber ver! Benim cümlemin bitmesinden 1 dakika sonra yemek yemeye geleceğim demeye başladı. Kararı ona bıraktığım zamanlarda daha uzlaşmacı olduğunu gördüm.
2,5 yaşında olduğu için artık konuşarak iletişim kurabileceğini öğretmeye çalışıyorum. Çünkü bazen hayırı bilinçsizce değil başka bir şey yapmak istedikleri için söyleyebiliyorlar. Örneğin, banyo yapma zamanı! Hayır banyo yapmak istemiyorum. Sonra bakıyorum tam o sırada elinde bir oyuncak var. O zaman oyuncağınla son kez oyna sonra banyo yapalım dediğim zaman, kendisi de son kez oynayayım geleyim diyebiliyor.
Biliyorum tüm bu yazılanları okuyup, bunların hiçbiri işe yaramıyor ağlamaya başladığı zaman susturmak mümkün olmuyor diyenleriniz olacaktır. Önemli olan o aşamaya gelmesini engelleyebilmek ki bu çoğu kez çok zor olabiliyor. O zaman biz yapılacak en iyi şeyin ağlamasına izin vermek olduğunu gördük. Çünkü başında ikna edici konuşmalar ağlamayı çoğu kez tetikliyor ya da dikkatini başka bir yöne çekmek mümkün olmuyor. Ağlarken yüzünüzde sinirli bir ifade olmamalı hatta arada ağlarken onu çok sevdiğinizi, ama istediğini yapmanızın mümkün olmadığını kısa bir cümle ile söylemeniz yeterli olabilir. Böylelikle, en azından ona savaş açtığınızı düşünmeyecektir.
Bu konu ile ilgili en önemli ayrıntı ise bu dönemin tuvalet eğitimi ile çakışması. Tuvalet eğitimi ile ilgili birçok yazı okudum hepsinde güzel öneriler var; fakat sadece 1-2 tanesinde çocuğun inat döneminde yapmayın yazıyordu. O yazılarda çok vurgulanmadığı için hiç düşünmeden tuvalet eğitimine başlıyabiliyorsunuz. Biz de Bora 28 aylıkken başladık. Kas gelişimi tamamlanmıştı. İstediği kadar tutabiliyordu fakat bir sabah tüm gece tutup yapmadığı tuvaletini, tuvalete gitmek istemeyerek odanın ortasına yaptı. Tuvalete gitme direnci gösterdi. Ben o gün tuvalet eğitimini sonlandırdım. Hala bez ile dolaşıyor ama aksinin ciddi anlamda psikolojisini etkileyeceğini düşündüm.
Tüm bunların sonucunda çok direnen bir çocuğum var. Bu 2 yaş krizi ne zaman bitecek diye düşünmeyin çünkü bir yerde okuduğum bir yazı çok direnen çocukların ileriki yaşlarda daha kararlı olduklarını, kendilerine olan güvenlerinin daha çok olduğunu yazıyordu. Bu dönemi sakin atlatabilirseniz inatçılık huyu 3 yaş itibari ile son bulabiliyor, ama sıkıntılı geçerse inat ilerki yaşlara da taşınabiliyormuş.
Biz de çok yoğun bir 2 yaş sendromu dönemi geçirdik. Hala devam ediyor. Ben de çoğu kez gereken yerde doğru şekilde davranıp, davranmadığımı sorguluyorum. Arada bir silkinerek toparlamaya çalışıyorum. Siz ne kadar sakin ve kararlı olursanız onlar da o kadar uzlaşmacı oluyorlar. Umarım bugünlerin meyvalarını ilerde yiyebileceğiz.
Uyku Düzeni
18-24 Ay
Bebeğiniz artık büyüdü. Geceleri 10-12 saat, gündüzleri 2 saatlik bir öğlen uykusu onun için yeterli. Ancak daha fazla oyun oynayabilmek için uykuya direnmeye, sizi bezdirmeye çalışabilir. Yılmadan uyku alışkanlığını devam ettirmeye çalışın.
Bebeğiniz artık büyüdü. Geceleri 10-12 saat, gündüzleri 2 saatlik bir öğlen uykusu onun için yeterli. Ancak daha fazla oyun oynayabilmek için uykuya direnmeye, sizi bezdirmeye çalışabilir. Yılmadan uyku alışkanlığını devam ettirmeye çalışın.
28 Nisan 2010 Çarşamba
Çocuklarda disiplin oluşturma
Disiplin ; çocuğunuzun kendi sınırlarının nerede başlayıp nerede bittiğini ona göstermektir. Bu çocuğunuz için bir sosyalleşme sürecidir. Okulda arkadaşlarına vuran, yemek masasında kurallara uymayan, durmasını istediğinizde durmayan , oyuncaklarını kıran, size birçok konuda uyum sağlamakta zorlanan çocuğunuz için disiplini yerleştirmek çok da zor değildir.
Bir davranışı ya da kuralı çocuğunuza benimsetmek ve yaşam boyu uygulamasını sağlamak için; öncelikle ona doğru bir model olmalısınız. Akşam yemeğinde ıspanağı yemeyen babayı gören çocuğunuzun yemek seçmesi beklenen bir sonuçtur. Bu durumda ona yemek kuralları ve beslenme ile ilgili gerekli disiplini yerleştiremezsiniz. Kurallar; çocuğunuzun yaşına uygun bir şekilde ve anlayabileceği bir dilde anlatılmalıdır. Neden bu kuralların koyulduğu , bu kurallara uyduğunda neler kazanacağı ve uymadığında neler kaybedebileceği ile ilgili bilgiler anne – baba tarafından açıklanmalıdır. Bu açıklamalar için ; tüm aile üyelerinin bulunabileceği bir toplantı saati ve evde bir köşe belirleyin. ( mutfak masası, Ali’ nin odası vb. ) Toplantı esnasında yiyecek ve içecek ikramının yapılması çocuğunuzu mutlu edecek ve bu olayın ciddiyetini algılamasını kolaylaştıracaktır. Gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra , çocuğunuza güvendiğinizi ve bu davranışı yapabileceğine inandığınızı söylemeyi unutmayın. Evde ya da yaşamda sizin de uymanız gereken kurallardan bahsedin. Kurala uyulmadığında çocuğunuzun karşılaşabileceği durumları kendisine ifade edin ve bu söylediklerinizde KARARLI ( şifremiz = kararlılık ) olduğunuzu ona hissettirin. Her ne olursa olsun bu kararınızdan vazgeçmeyeceğinizi ona göstermelisiniz. Bazen yapılan konuşma sonrasında karşılıklı yazılı bir form ve imzalar çocuklar için daha motive edici olabilir.
Beklenen davranış gerçekleşmediğinde yani koymuş olduğunuz kurallar uygulanmadığında öncelikle sakin olun ( sinirlenmeyin, bağırmayın, eleştirmeyin ) ve kararlı ifadenizi devam ettirin. Başlangıçta söylemiş olduğunuz sonuçları uygulayın. Eğer çocuğunuz beklenilen davranışı gösterdiyse öncelikle bundan çok mutlu olduğunuzu ( manevi ödül ) ifade edin. “ Bu davranışın beni çok mutlu etti. ”,“Yemeğini bitirdiğin için çok mutlu oldum.”, “ Misafirliğe gittiğimizde arkadaşlarınla hiç kavga etmedin, onlarla çok güzel oyun oynadın ben de anneleriyle sohbet ettim, bunu yapabileceğine inanıyordum, aferin.” Gibi. Çocuklarınıza sık olmamakla birlikte maddi ödüller de sunabilirsiniz. Fakat istediğimiz özellikle doğal ihtiyaçlar ( beslenme, uyku vb) ve sosyal kurallarda çok fazla maddi ödüller sunulmaması çünkü çocuğunuzun bu davranışı yapılması gereken bir davranış olarak öğrenmesi gerekmektedir. Bir şey elde etmek için bir davranışı göstermek anlayışı çocuğunuzun disiplin eğitimi ve psikososyal gelişimi için çok da yararlı değildir. Bu nedenle maddi ödüller sunulurken sıklığına dikkat edilmesi gerekir.
Disiplin oluşturulmaya çalışılırken uygulanan ceza davranışları çok önemlidir. Cezanın çocuğunuzun psikolojisine ve onunla kurduğunuz ilişkiye zarar vermeyecek nitelikte olmalıdır. Ceza da amaç ;çocuğunuzun farkındalığını arttırmak ve ona iç görü kazandırmaktır. Yapılan yanlış davranış sonrasında ondan yaptığı davranışı düşünmesini isteyin ve evde bir düşünme köşesi belirleyin. ( bu köşeye birlikte eğlenceli bir isim takabilirsiniz, bazen siz de yanış davrandığınızda bu köşeye gidebilirsiniz) Verilen ceza çok uzun süreli olmamalı ve yapılan davranıştan hemen sonra uygulanmalıdır. Süre olarak üç yaş için üç dakika, dört yaş için dört dakika , beş yaş için beş dakika, 6 yaş için yine 5 dakika olarak belirlenmelidir. Sürenin uzun olması çocuğunuzun davranışı ile ceza arasında bağlantı kurmasını engelleyecek ve ceza amacına ulaşmayacaktır. Ceza amacına uygun olarak verilmelidir. Örneğin; oyuncaklarını toplamadığı için hafta sonu gidilecek bir geziden tamamen mahrum bırakılması çocuğunuzu çok mutsuz edecek ve sizden uzaklaşmasını sağlayarak bundan sonra koyacağınız kurallarda uyumsuzluğunu arttıracaktır
Kendi sınırlarını belirleyebilen ve kendi ihtiyaçları için yapılması gereken davranışları kazanabilen bir çocuk ileride kendine güvenen, sosyal ilişkileri kuvvetli bir birey olacaktır. Bu nedenle okul öncesi dönemlerde bu davranışın kazandırılması çok önemlidir.
PSİKOLOG EDA GÖKDUMAN
Bir davranışı ya da kuralı çocuğunuza benimsetmek ve yaşam boyu uygulamasını sağlamak için; öncelikle ona doğru bir model olmalısınız. Akşam yemeğinde ıspanağı yemeyen babayı gören çocuğunuzun yemek seçmesi beklenen bir sonuçtur. Bu durumda ona yemek kuralları ve beslenme ile ilgili gerekli disiplini yerleştiremezsiniz. Kurallar; çocuğunuzun yaşına uygun bir şekilde ve anlayabileceği bir dilde anlatılmalıdır. Neden bu kuralların koyulduğu , bu kurallara uyduğunda neler kazanacağı ve uymadığında neler kaybedebileceği ile ilgili bilgiler anne – baba tarafından açıklanmalıdır. Bu açıklamalar için ; tüm aile üyelerinin bulunabileceği bir toplantı saati ve evde bir köşe belirleyin. ( mutfak masası, Ali’ nin odası vb. ) Toplantı esnasında yiyecek ve içecek ikramının yapılması çocuğunuzu mutlu edecek ve bu olayın ciddiyetini algılamasını kolaylaştıracaktır. Gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra , çocuğunuza güvendiğinizi ve bu davranışı yapabileceğine inandığınızı söylemeyi unutmayın. Evde ya da yaşamda sizin de uymanız gereken kurallardan bahsedin. Kurala uyulmadığında çocuğunuzun karşılaşabileceği durumları kendisine ifade edin ve bu söylediklerinizde KARARLI ( şifremiz = kararlılık ) olduğunuzu ona hissettirin. Her ne olursa olsun bu kararınızdan vazgeçmeyeceğinizi ona göstermelisiniz. Bazen yapılan konuşma sonrasında karşılıklı yazılı bir form ve imzalar çocuklar için daha motive edici olabilir.
Beklenen davranış gerçekleşmediğinde yani koymuş olduğunuz kurallar uygulanmadığında öncelikle sakin olun ( sinirlenmeyin, bağırmayın, eleştirmeyin ) ve kararlı ifadenizi devam ettirin. Başlangıçta söylemiş olduğunuz sonuçları uygulayın. Eğer çocuğunuz beklenilen davranışı gösterdiyse öncelikle bundan çok mutlu olduğunuzu ( manevi ödül ) ifade edin. “ Bu davranışın beni çok mutlu etti. ”,“Yemeğini bitirdiğin için çok mutlu oldum.”, “ Misafirliğe gittiğimizde arkadaşlarınla hiç kavga etmedin, onlarla çok güzel oyun oynadın ben de anneleriyle sohbet ettim, bunu yapabileceğine inanıyordum, aferin.” Gibi. Çocuklarınıza sık olmamakla birlikte maddi ödüller de sunabilirsiniz. Fakat istediğimiz özellikle doğal ihtiyaçlar ( beslenme, uyku vb) ve sosyal kurallarda çok fazla maddi ödüller sunulmaması çünkü çocuğunuzun bu davranışı yapılması gereken bir davranış olarak öğrenmesi gerekmektedir. Bir şey elde etmek için bir davranışı göstermek anlayışı çocuğunuzun disiplin eğitimi ve psikososyal gelişimi için çok da yararlı değildir. Bu nedenle maddi ödüller sunulurken sıklığına dikkat edilmesi gerekir.
Disiplin oluşturulmaya çalışılırken uygulanan ceza davranışları çok önemlidir. Cezanın çocuğunuzun psikolojisine ve onunla kurduğunuz ilişkiye zarar vermeyecek nitelikte olmalıdır. Ceza da amaç ;çocuğunuzun farkındalığını arttırmak ve ona iç görü kazandırmaktır. Yapılan yanlış davranış sonrasında ondan yaptığı davranışı düşünmesini isteyin ve evde bir düşünme köşesi belirleyin. ( bu köşeye birlikte eğlenceli bir isim takabilirsiniz, bazen siz de yanış davrandığınızda bu köşeye gidebilirsiniz) Verilen ceza çok uzun süreli olmamalı ve yapılan davranıştan hemen sonra uygulanmalıdır. Süre olarak üç yaş için üç dakika, dört yaş için dört dakika , beş yaş için beş dakika, 6 yaş için yine 5 dakika olarak belirlenmelidir. Sürenin uzun olması çocuğunuzun davranışı ile ceza arasında bağlantı kurmasını engelleyecek ve ceza amacına ulaşmayacaktır. Ceza amacına uygun olarak verilmelidir. Örneğin; oyuncaklarını toplamadığı için hafta sonu gidilecek bir geziden tamamen mahrum bırakılması çocuğunuzu çok mutsuz edecek ve sizden uzaklaşmasını sağlayarak bundan sonra koyacağınız kurallarda uyumsuzluğunu arttıracaktır
Kendi sınırlarını belirleyebilen ve kendi ihtiyaçları için yapılması gereken davranışları kazanabilen bir çocuk ileride kendine güvenen, sosyal ilişkileri kuvvetli bir birey olacaktır. Bu nedenle okul öncesi dönemlerde bu davranışın kazandırılması çok önemlidir.
PSİKOLOG EDA GÖKDUMAN
Çocuklar ve ölüm kavramı
Sevdiğimiz bir kişinin ölümüne dayanmak biz yetişkinler için çok zorken bir çocuğun bunu kabul etmesi ve yaşaması çok daha zorlayıcıdır. Ölümün algılanması çocuğun yaşına oranla göstermiş olduğu zihinsel gelişimle bağlantılıdır. Ölüm kavramını her yaşta farklı bir şekilde algılamaktadır. Örneğin; 3 Yaşından önceki dönemde çocuğun ölümü anlaması mümkün değildir. Bu nedenle de ölümü ilerleyen yaşlara oranla daha az korkutucu bulurlar. Burada kaybedilen çocuğun ebeveynlerinden biri ise onun yokluğundan kaynaklanan sıkıntılar yaşanacaktır. Ve tabi bu yaşlarda da çocuğa söz konusu kişinin öldüğünün söylenmesi gerekecektir. 4-5 yaşlarında bir çocuk ise bir yakınını kaybetmekten ve ölüm kavramından korkabilecek zihinsel gelişime sahiptir. Bu dönemde sık sık şu sorular yöneltilir:
“ Artık geri dönsün!’’ “Ne zaman gelecek?’’
Çünkü ölümü geri dönüşü mümkün olan bir süreç olarak görürler. 5 yaşından itibaren ise ölümün geri dönüşü olmayan bir olay olduğunu anlamaya başlarlar. 6-7 yaşlarında ölüm hastalıkla ve yaşlılıkla ilgili olarak algılanmaya başlar. Ancak genelde 10-12 yaşlarında ölümün yaşamın sonu olduğu, geri dönüşün olmadığı algılanmaya başlar.
ÖLÜM HABERİ ÇOCUĞA NASIL VERİLMELİ?
Ölüm kişi için travmatik bir olay olduğu kadar doğal da bir olaydır. Çocuğa ölümün kötü bir olay olmadığını, doğal bir süreç olduğunu onun anlayabileceği bir dilde anlatmalıyız. Örneğin; bir çiçeğin büyümesi, yeşillenmesi, sararması ve solmasını ölümü zihinsel açıdan sembolize ederek anlatmanız korkmasını engelleyecektir ya da bir hikaye anlatabilirsiniz. “Bir anne kuş ile çocuk kuş birlikte geziyorlarmış. Bir gün anne kuşun kanadı bir ağacın dalına takılmış o günden sonra anne kuş bulutların üzerinden çocuk kuşu izlemeye devam etmiş, her yaptığını oradan görebiliyormuş. ….” gibi hikayeleştirin , daha sonra yaşadığı olayla bu anlatılan hikayeyi birleştirerek anlatabilirsiniz. Kendisini daha iyi hissetmesini ve daha iyi anlamasını sağlayabilirsiniz.
Cenazenin bulunduğu ortama sokulmaması gerekir. Bu zor dönemi yaşayan kişilerin aşırı ağlamaları, kendini yerden yere atmaları çocuk tarafından görülmemesi gereken sahnelerdir.
Çocuğun yanında hiçbir şey yokmuş gibi davranmamak da gerekir. Ölüm haberi çocuğa çok sevdiği , güvendiği bir kişi tarafından verilebilir. Ölen kişinin hasta olduğu ve hastanede yattığı ve doktorların ona yardımcı olmaya, onu iyileştirmeye çalıştığı söylenerek sürece hazırlanmaya çalışılır. Bu konuda çocuğun çevresindeki herkesten aynı şeyi duyması çok önemlidir. Çevredeki diğer kişilerin konuşmalarına tanık olması güvenini yıkabilir ve korkmasına neden olabilir. Onun bazı şeylere tek başına tanık olması kafasında oluşabilecek sorulara cevap bulamamasını sağlayabilir bu da travmatik bir durum ortaya çıkarabilir. Bu nedenle yanında sürekli olarak sorularına cevap verecek bir kişi bulunmalıdır.
Ölüm haberi verilen bir çocuğun tüm tepkilerinin izlenmesi gerekmektedir. Ölüme karşı verilen tepki her çocukta farklı olabilir. Yapmış olduğu davranışları olağan karşılayın ve sormuş olduğu tüm soruları cevaplayın , soruları karşısında endişelenmeyin, sakin bir tonda cevaplar verin. Endişenizi hissetmesi kendisini güvende hissetmemesine ve kötü bir şeyler olduğunu düşünmesine neden olacaktır. Duygularını istediği şekilde ifade etmesine izin verin, mümkün olduğunca konuşmasını sağlayın fakat konuşması konusunda baskı yapmayın.
Çocukların cenaze ortamlarına sokulmaması gerektiğini ifade etmiştim fakat bu durumlarda çocuğun hiç tanımadığı, tamamen yabancı olduğu bir ortama gönderilmesi de doğru değildir. Yanında kendisini iyi hissedebileceği, tanıdıklarının olduğu bir ortamda olması onu rahatlatacaktır.
Ölünün yüzünü göstermek de çocuk için travmatik bir olaydır ve asla yapılmaması gerekir .Ölen kişinin derin bir uykuya daldığı, toprak olup yok olduğu gibi kavramlar kullanmak doğru değildir. Ölümü somutlaştırarak anlatmak çok daha rahatlatıcı ve açıklayıcı olacak çocuk ölümü kendi zihninde anlamlandırabilecektir. Bu tür mesajlar çocuklarda uykuya, toprağa fobi geliştirmesine neden olabilir . Çocuklarda yaşanan yas sürecinde altını ıslatma, kekemelik, tırnak yeme, saldırganlık, hırçınlık gibi uyum ve davranış bozuklukları, kabuslar, gece korkuları, korkular, uykusuzluk,yeme problemleri, karın ya da baş ağrısı , okul başarısızlığı, içe kapanma gibi sorunlar görülebilir. Bu durumlarda bir uzmandan destek almak gerekir.
Ölüm sebebi ile çocuğa aşırı koruyucu bir tutum sergilemek doğru olmayacaktır. Her şey eskisi gibi devam etmeli çocuğun yaşamında birden büyük değişiklikleri yapılmamalıdır ( ev ya da şehir değiştirmek vb.) Çocuğun yaşamına zevk alabileceği aktivitelerin eklenmesi süreci daha sağlıklı atlatmasına neden olacaktır. Ölen, çocuğun ebeveyni ise ebeveynin rolünü üstlenebilecek amca, teyze bu rolü üstlenmeye yavaş yavaş başlamalıdır.
PSİKOLOG EDA GÖKDUMAN
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)